İyilik bulaşıcıdır ve galiba biraz bulaştı

2019.01.24 08:52 - Son Güncellenme: 2019.01.24 09:18
A

Çok yorulduk; televizyonda tartışma programına değil de sanki düelloya gelir gibi birbirine saldıran kavga edenlerden, zaten gergin olan toplumu daha da gerenlerden. 

Çok yorulduk trafikte, sırada, yolda sadece birbirine değil küçücük çocuklara bile tahammül edemeyenlerden. 

Çok yorulduk sosyal medyada elindeki klavyeyi satır gibi sağa sola sallayıp ağzından salyalar saçarak etrafa saldıranlardan. Herkese herşeye bir laf sokma derdinde olanlardan. Herşeyi çivi gibi görüp elinde hep çekiç var sananlardan. 

Çok yorulduk kendi fikrini tek doğru diye dikte ettirip çevresinde aksi düşünenleri yok sayıp iftiralarla saldıranlardan, 

Çok yorulduk kavga kültürü ile birbirini küçümseyip yok sayanlardan. 

Çok yorulduk komplo teorilerinin bilgi ve bilgiye dayalı objektif tartışmaların önüne geçmesinden. Yalan yanlış bilgilerle ortalığın kirlenmesinden. Ve doğrunun kırılmayan kalın duvarlarla görülmez hale gelmesinden.

Ve çok yorulduk ülkede bu siyasi kamplaşmadan ve sebebinin sürekli karşı tarafa atılmasından, kimsenin birbirini dinlememesinden. 

ALİ KOÇ'UN İSYANI

Bakın geçen gün Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç çok önemli bir açıklama yaptı. Maalesef arada kaynadı gitti. Ancak o kadar dramatik açıklamalardı ki, es geçemedim. 

Koç Grubu gibi Türkiye ekonomisinin yüzde 10-15 gibi altyapısının sahibi olan bir Holding'in başındaki Ali Koç aynen şunları söyledi:

'Seçim döneminde beni FETÖ'cü yapmaya çalıştılar, 100 bin kişi beni BİMER'e, CİMER'e şikayet etti. Zaman zaman bu saldırılara maruz kalıyoruz. Fitne, fesat ve iftira ne yazık ki ülkemizde bir yaşam tarzı haline geldi. Biri yalan söylüyor doğruyu ispat edene kadar canınız çıkıyor.'

Ne ara biz bu hale geldik. Yazık gerçekten yazık. Nedir bu iftira fitne fesat. Birbirimizi yok etme hissi. Hepimiz ölümlüyüz, ve bu hayatı bu güzel ülkemizde hep birlikte huzurla yaşasak çalışsak ne olur. 

Evet doğrudur Fenerbahçe ligde çok kötü durumda ve ciddi yönetim sıkıntıları var. Olabilir de. Ama adamın ne huzurunu bıraktılar, ne ailesine hakareti ne de belaltı fitneleri. Gerçekten yazıktır. Ülkede birşeyler yapan fedakarlık yapan insanları teker teker itibar suikastına kurban etmekle kimin eline ne geçecek?
 
Şimdi eminim şöyle diyen biri bile çıkabilir, 'Senin Koç'lardan menfaatin ne?' Bu tür kafalara, mutlu olsun diye 'Holdingden yüzde 5 hisse kapacağız da ondan' demek lazım aslında ama gerçekten söylenmesi gereken tek şey; 'Allah ıslah etsin'dir. Yani Orhan Veli'nin dediği gibi illa, 'Ölünce biz de iyi adam oluruz' mu demek lazım. Bir yerde okumuştum; ne de güzel hatırlatmaydı; Biz değil miydik; çocukken saklambaç oynarken rakiplerimize geriye sayarken aralara 3-2,5-2-1,5-1 diye buçukları bile yerleştiren. 

EMEĞİ GEÇENLERE TEŞEKKÜRLER 

Geçen hafta çok güzel bir şey yaşandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan beraberinde ailesi, bakanları ve bürokratları ile dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say'ın konserine gitti ve ayakta alkışladı. Sanatçıya Aşık Veysel'in "Kara Toprak" eserinin bulunduğu plağı hediye etti. Karşılıklı çok sıcak açıklamalar yapıldı. 

Ne oldu ülkede bunun kime ne zararı oldu. Arada Fazıl Say 'biat etti kimbilir neyin peşinde' diye zehir saçanların haricinde bir çok insan kendini ülkede bu güzel ortamı, huzuru derin bir nefes olarak keyifle içine çekmedi mi? 

İyilik bulaşıcıdır derler ya hani. Şimdi bize biraz iyilik bulaşmadı mı? Kendimizi iyi hissetmedik mi?

BABASININ ERDEMİ 

Fazıl Say'ın babası müzik eleştirmeni, yazar Ahmet Say, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Fazıl Say'ın konserine gitmesi için bakın neler demiş; 

"Her zaman barıştan yana olmuşumdur ve kim olursa olsun, barışı savunuyorsa ben ondan yanayım. Fazıl olduğu için değil. Tabii ki Fazıl'ın burada barışı savunması, barışçıl bir tutumda olması, barışçıl bir tavır sergilemesi beni mutlu ediyor. Ben ülkemizde durup dururken karşıtlığın, karşıt görüşte olmanın yersiz olduğunu düşünüyorum" derken, "Tabii karşıtlık kim olursa olsun, kavgadan yana olanı bile, barışçı bir el uzatarak kazanmanın mümkün olduğunu düşünüyorum. Kavgaya gerek yok. O biraz ürküyor, 'Yanlış bir laf gelir, lafımı çeviriverirler' diye. Haklı olarak düşünüyor böyle şeyleri. Ondan dolayı da beyanat vermekten kaçınıyor olabilir. Cumhurbaşkanımız Türkiye'nin Cumhurbaşkanıdır, kimse onu küçümseyemez. Türkiye ne kadar barışçıl bir atmosferde olursa insanlar o kadar rahat olur."

Ağzına sağlık Ahmet Bey. Tek derdimiz kendi içimizdeki tartışmaları birbirimizi yok etmeden medenice yapabilmek. 

Daha önce annesi vefat ettiğinde de Erdoğan Fazıl Say'ı bizzat arayarak başsağlığında bulunmuştu. 

Bu konserin ardından da Say kendisine saldıranlar olunca şu yanıtları da verdi; Bunlara da bir bakalım; 

"Ülkemde yaşayabilmek, sanatımı yapabilmek istiyorum"  başlıklı bir yazı kaleme aldım. Sayın Erdoğan'ın annemin  vefatındaki taziye telefonundaki ses tonunda da sezinledim, bir uzlaşı kapısı aralanmak istiyordu. Sadece Fazıl Say için değil, tüm sanat camiası, hatta  toplumun tüm kültürel ögeleri açısından, Erdoğan'ın içine sinmeyen bir şeyler  vardı."

"Bir ülke, kendi yüksek kültürü, halk müziği, sanat musikisi, batı  müzikleriyle yerelden evrensele, muhteşem adımlar atabilecekken, sentezlerle  dünyaya katkı sağlayabilecekken, kendi farklılıkları arasında kültürlerarası  köprüler kurabilecekken, tuhaf bir uçuruma sürüklenmekte ve hepimiz düşeceğiz.  Ben bu uzlaşı kapısının aralandığını hissettim. Bu ilk buluşmanın Beştepe'de  değil, benim konserimde olması gerektiğini hissettim."

NE GÜZEL SÖZLER 

"Ülkemizde kültürün sanatın özgür olması, toplumsal uzlaşıların umut ışığı yakması gerekmekte. Ben özgürlükçüyüm. Özgürce yaşayabilmeliyiz. Birbirimizi anlayabilmeli, dostluk eli uzatabilmeliyiz."

AYDINLIĞA BİR TUĞLA 

Oyuncu Cem Davran'ın çıkışını da ayakta alkışlamak lazım; "Sevgili Fazıl....yaptığın son derece doğru ve asil bir davranış. Lütfen kifayetsiz muhterislerin ruhunu zedelemesine izin verme. Bir tuğla daha koydun aydınlığımız için. Sırf bu yüzden bile sonsuz saygıyla, sevgiyle."

Sevgiye ihtiyacımız var. Vicdamızı daha çok dinlemeye ihtiyacımız var. Hepimizin hataları var, yanlışları var. Ama tek doğrumuz bu güzel ülkemiz. Bu kadar milli sorunlarımız varken kendimizi niye ana sorun haline getiriyoruz. 

Lafı çok uzatmayalım ve sizi Orhan Veli'nin çok ders çıkarmamız gereken o unutulmaz dizeleri ile başbaşa bırakalım; 


ÖLÜME YAKIN

Akşamüstüne doğru, kış vakti;
Bir hasta odasının penceresinde;
Yalnız bende değil yalnızlık hali;
Deniz de karanlık, gökyüzü de;
Bir acaip, kuşların hali.

Bakma fakirmişim, kimsesizmişim;
-Akşamüstüne doğru, kış vakti -
Benim de sevdalar geçti başımdan.
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
Zamanla anlıyor insan dünyayı.

Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
Kötülükten gayri?

Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz....

--

Sağlıcakla kalın... İyilik er geç kazanacak.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları