Dün neredeyse tüm Türkiye'de kötü hava koşulları hakimdi. Birçok yer kar ve soğuk etkisi altında idi. 

Ancak; öyle bir siyasi gündem fırtınası vardı ki, boğucu havasından neredeyse nefes almak zorlaştı. 

Art arda hemen hemen her alanda gergin olaylar yaşandı. 

Normal bir ülkenin 15-20 yılda yaşayacağı olayları biz artık bir güne sığdırır hale geldik. Ama bu yüksek tansiyonla yaşaya yaşaya çoğumuz gergin insanlara dönüştük. Sokaklar, trafik her yer tahammülsüz, gergin saygısız insanlarla dolu.

Dedik ya dün ağır gündemden neredeyse boğuluyorduk. Sabah, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, "Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma ve Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs" suçlarından dolayı TÜSİAD'ın iki yöneticisi Orhan Turhan ve Ömer Aras'ı ifadeye çağırdı, ardından mahkemeye çıkardı. Yurtdışı çıkış yasağı getirildi ve serbest kaldılar. 

Evet, TÜSİAD yöneticileri bazı konularda haksızlık yapmış, abartmış olabilir ve kendi alanlarının dışına da çıkmış olabilirler. Sektörlerinin dertlerine ağırlık vermeleri daha doğru olabilirdi. TÜSİAD'ın toplumsal meselelere ve projelere daha samimi el uzatması, kullandığı üs perde dilden vazgeçmesi de şart. 

Ancak; bir eleştiri halinde de hemen adli yollara başvurulması ne kadar doğru; bu konuyu da düşünmemiz lazım. 

İyi ki tutuklanmadılar, bunu dünyaya anlatmak mümkün değildi. Sadece; Türkiye'ye gelen sıcak para korkar endişesinden değil. Bazıları bunu söyleyip duruyor. Hayır; asıl mesele bizim kendi iç huzurumuz, adaletimiz ve vicdanımız. 
Ayrıca, TÜSİAD'ın bu yöneticileri değil, asıl dev sermaye patronlar takımı ne diyor, o da merak konusu. Mırıldanmalardan bahsetmiyoruz. 

Dün bir haber daha vardı. Menajer Ayşe Barım hakkında tahliye kararı veren hakim hakkında soruşturma başlatıldı haberi. Malum; Savcılığın itirazı üzerine Barım'ın tutukluluğuna devam kararı verilmişti.

Öte yandan; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP kurultayının iptali istemiyle dava açan Hatay eski Belediye Başkanı Lütfü Savaş'ı tanık olarak ifade için adliyeye çağırdı.

Ankara'da CHP Kurultayı'na dair çok garip dedikodular dolaşıyor. Gizli tanıkların hala yeni ifşalarda bulunduğu, bazı delegelere para verirken kamera kayıtlarının olduğu iddiaları ortaya sürülüyor. 'O kurultayı Özgür Özel ve ekibine yedirmeyeceğiz' diye dolaşan kişiler ortada fink atıyor.

Geçen sene yerel seçimlerde büyük başarı elde eden ve iktidar için umutlanan CHP, önce Cumhurbaşkanlığı adayı ismi ardından ön aday seçim tartışmaları ve şimdi de kurultay şikayetleri ile rüzgarı aleyhine döndürmeyi başarmaya çalışıyor. İnanacak gibi değil. 

Dünden kalan bir haber de yine bir mahkeme kararı ile ilgili idi. Atatürk'ü Anma Töreni'nde, Atatürk fotoğrafı takmayan teğmene tepki gösterdiği için ihraç edilen Teğmen S.Ç'nin ihraç kararı iptal edildi. Çok İyi olmuş. Ayıp etmişlerdi. Atatürk rozetini takmayanı uyarmaktan atılmak nasıl olabilirdi ki? 

Ve dün yine ilginç bir karar geldi: TFF Başkanı Hacıosmanoğlu: 

Galatasaray-Fenerbahçe maçının hakeminin yabancı olacağı açıklaması yaptı. 

Bu çok tartışılacak bir karar. Türkiye'de zaten bir çok kimsenin hemen hemen her şeye güven problemi var. Bizim hakemler de evlere şenlik. Ama; İleride, birileri çıkar, 'yabancı hakem getirdiniz, maçları yönettirdiniz, ben de bizim hakim ve savcılara güvenmiyorum, noterlere polislere güvenmiyorum' diyerek yurt dışından görevli isterse ne diyeceksiniz? Evet; dünyada bazı örnekleri var ama bu konu Türkiye'de bir çok şeyin fitilini ateşleyebilir. Ve bir çok kişi için başka alanlarda örnek teşkil eder. 

Bakalım derbide neler olacak göreceğiz. Zaten kim gelirse gelsin maçta yiyeceği küfür yedi sülalesine yetecektir.

Okurken bile yoruldunuz değil mi? Ama biz dün bunları 12 saatte yaşadık. Ki, daha başka başlıkları da yazmadık. 

Akıl ve beden sağlıklı günler dileklerimizle...