Prof. Dr. Murat Taş

Prof. Dr. Murat Taş

Deprem gerçeği

2025.08.18 07:15 - Son Güncellenme: 2025.08.18 09:34
A

Aklımızı başımıza almamız için daha kaç 17 Ağustos, daha kaç 6 Şubat olması lazım...

Özellikle bunları söylüyorum, zira bu yazıyı okuyanların çoğu bu depremler yaşandığı zaman hayattaydı ve bu depremleri hatırlama ihtimalleri çok yüksek, zira biz çok çabuk unutan bir ülkeyiz... Bu depremlerden önce de birçok insanımızın hayatını kaybettiği çok yıkıcı depremler yaşadık. Daha bir hafta kadar önce hemen Bursamızın yanı başında yıkıcı bir deprem daha yaşadık. Hemen her depremden sonra yapılaşma konusunda birçok yeni düzenleme yapılsa da hâlâ bir şeylerin yolunda gitmediği kesin. Zira düzenlemeyi deprem güvenli yapılaşmayı isteyen insanlarımızın zihinlerinde yapmamız gerekiyor. Kentlerimize, yapılarımıza deprem ile ilgili bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Hala çok problemli yapılaşmalar hala çok riskli kentsel gelişmeler içerisindeyiz. Depremin kentlerimizde oluşturabileceği olumsuzlukları gidermek için kentsel yerleşme kararları ile yapı yapma sistemimizdeki atılması gereken adımlar malesef tam anlamı ile işlemiyor. Hemen herkes hala çok fazla kâr/çıkar odaklı yaklaşıyor bu konuya, oysa gerçek kâr, hiçbir insanın canını yitirmediği, yıkılmayan binalar ve kentler inşa etmek olmalı...

Depremin ne zaman olacağını konuşmaktan çok depremde can kaybı olmayan binalar yapmayı konuşmaya ihtiyacımız var. Toplum olarak bunu konuşmayı gerçekten istemediğimiz için depremin nerede ne zaman olacağını konuşmak hala ilgi görüyor malesef...

Meslek eğitimi veren okullar, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, baştan sona ilgili kurumlar, yatırımcılar bu konuda kendilerini öne çıkaracak faaliyetlerden çok samimiyetle taşın altına elini koyarak bu konuda gerekli somut adımları birlikte atmalıdır. Daha çok kazanacak binadan çok daha sağlam bina yapmak temel hedef olmalıdır. Sağlamlık demişken sağlamlığın, işlevsellik ve estetik ile beraber mimarlığın var olduğundan beri geçerli üç temel ilkesinden biri olduğunun önemle altını çizmek isterim. Yani sağlamlık binanın talep edildiği andan itibaren mimar tasarım ile birlikte başlayan bir konudur. Hatta bugün mimari tasarımla birlikte kentleri planlama sürecinde de göz önünde olması gereken çok önemli bir konudur. Sağlam bina yapmak sadece bir meslek grubunun yerine getirdiği kurallardan ibaret değildir. Olayı buna indirgemek çok ciddi bir yanlışın içinde olmak anlamına gelir ki böyle düşünenlerin hemen mesleğini bırakması gerekir.

Sağlam bina yapmak tam bir 'takım ortaklığı çalışması'dır. Tabi depremde yıkılmayan bir bina talep etmesi gereken kullanıcı/mal sahibinin de bu takımın önemli bir bileşeni olması kaçınılmazdır. Bu takımı, konusunda uzmanlığını kanıtlamış iyi meslek insanlarından kurmak gerekir. Bu takım ortaklığı çalışmasının ortak çalışma kültürü ile yürütülmesi gerekir.  Projenin başarısını takımdaki en zayıf uzmanın başarısı ile belirler. Zira bu çalışma sırasında her uzmanın kendi uzmanlık alanı ile ilgili yapması gereken çalışmayı binanın deprem dayanımını önceliklendirerek gerçekleştirmesi gerekir. Yani sürecin başından sonuna kadar binanın deprem dayanımına zarar verecek bir kararın alınmamasına özen gösterilmesi önemlidir.

Yani özetle bir binanın depreme dayanıklı olabilmesi için;

-Genel olarak, ülke ekonomisini etkileyen üretim alanlarını ve buna bağlı olarak yaşayan nüfusu deprem riski yüksek bölgelerde toplamak yerine mümkün olduğunca ülkenin geneline ve deprem riski daha az alanlarına dağılımını sağlayacak politikalar geliştirilmelidir.

-Yerleşim alanlarının deprem riski yüksek alanlarda yapılmasından kaçınılmalıdır.

-Şehir planlamasında deprem riski yüksek ve yapıları olumsuz etkileyecek zeminlerin yapılaşmaya açılmasından kaçınılmalıdır.

-Yapı talebinde yapının deprem güvenli olması birincil öncelikli koşul olması gerekir.

-Binanın projelendirme aşamasında mimari tasarımdan başlayarak tüm statik, mekanik, elektrik projelerinin tasarımında yapının deprem güvenliği için risk oluşturacak tasarım kararlarından kaçınılması gerekir.

-Yapım aşamasında temelden çatıya, kaba inşaattan ince inşaata projelerine uygun, nitelikli malzeme ve işçilikle uygulama yapılmasına özen gösterilmesi gerekir.

-Kalkınmadan planlamaya, planlamadan tasarıma, uygulamadan kullanım sürecine kadar tüm imar sürecinin binaların/kentlerin/insanların deprem güvenliği birincil öncelikli koşul olacak şekilde onay ve denetim mekanizmaları oluşturan kamu düzeni kurulmalı ve işletilmelidir.

-Binalar kullanım amacına uygun şekilde kullanılmalı, kullanım sürecinde binaların deprem güvenliği için risk oluşturabilecek düzenlemelerden kaçınılmalıdır.

Görüldüğü gibi deprem güvenli yapılarda ve kentlerde yaşamak için toplumun hemen her kesimine önemli sorumluluklar düşmektedir. Daha fazla can kaybı ve ekonomik kayıplar yaşanmaması için herkesin işin gereğini yerine getirmesi bir zorunluluktur. Doğanın kendine özgü kurallarına, özelliklerine uygun bir yaşam sürmeyi hedeflemeliyiz.

Bugüne kadar başta depremler olmak üzere afetlerde hayatını kaybedenleri rahmetle anıyor, yakınlarına bir kez daha sabır ve başsağlığı diliyorum. Afetlerde insanlarımızın, diğer canlıların hayatını kurtaran, doğanın zarar görmemesi için mücadele eden tüm afet çalışanlarına ve kurumlarımıza şükranlarımı sunuyorum.

Bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle sağlıcakla kalın, sevgiyle kalın, güvenle kalın, Allaha emanet olun.

 

 

 

 


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları