Yazarlar

Metehan Demir
metehandemir@bursadabugun.comGeçmişe bir nefes molası
2019.05.02 08:46 - Son Güncellenme: 2019.05.02 08:46Geçen gece Türkiye'de bu kutuplaşmayı nasıl yeneceğiz diye kara kara düşünüyordum. 'Ülkede ortak akılla bu kadar çözmemiz gereken birbirimizi dinlememiz gereken sorun varken gerçekten biraz sakin olmak lazım, bu hırs, bu kin ve bu katlanamazlık neden?' derken farketmemişim.
O sırada benim yaşlarımda daha geçenlerde aynı konuları konuştuğumuz bir arkadaşım mesaj göndermiş. Sonrasında gördüm.
Okudum. Bir kere daha okudum. Sonra gönderen arkadaşımı aradım. Bana 'iyi gelir diye sana da attım' dedi. Nereden buldun diye sordum. Bana anonim olduğunu ve yazanı bilmediğini söyledi.
Bana nefes aldırdı ve geçmişe tatlı insani bir hüzünle küçük bir yolculuk yaptırdı. Araştırdım ama bulamadım. Eğer yazan kişi bunu gördüyse söylesin, hemen kendisinin ismini bildireyim. Şimdiden de kendisinden ismini verip atıf yapamadığım için özür dilerim.
Ama bizim Sevgili Prof. Emre Alkin'in dediği gibi sizlerle bu güzelim satırları paylaşmasam olmazdı. Şairin sözü şöyler der ''şiir yazdıktan sonra ihtiyacı olan herkesindir''. Yazarın affına sığınarak devam edelim bu nedenle;
KISA BİR MOLA
Dediğim gibi; şimdiki hayata kısa bir mola verip geçmişe sizi şöyle kısa bir yolculuğa çıkarmak istedim.
Bazen bugüne bir es vermek; geleceği daha hissederek yaşamak için geçmişe gitmek iyi gelir. Affınıza sığınarak sizi bu boğucu ülke gündeminden alıp bu naif içten çocuksu saflıkta satırlarla başbaşa bırakıyorum; İnanın iyi gelecek;
" 50, 60, 70 veya 80'li yıllarda mı büyüdün? nasıl oldu da hayatta kalmayı başardın?
1.- Arabaların emniyet kemeri, kafalıkları, ve kesinlikle hava yastıkları yoktu.
2.- Arka koltuk tehlikeli değil de eğlenceliydi.
3.- Bebek yatakları ve oyuncaklar renkliydi. Ya da en azından kurşunlu, muhtelif zehirli maddeler ile boyanmıştı.
4.- Prizlerin, araba kapılarının, ilaç şişelerin ve kimyasal ev temizleyicilerinin üzerinde çocuk kilitleri yoktu...
5.- Kasksız bisiklete biniliyordu.
6.- Steril su şişelerinden değil de bahçe hortumundan yada muhtelif başka kaynaklardan su içiliniyordu...
7.- Oyun oynamaya çıkmanın tek şartı hava kararmadan önce eve dönmekti.
8,- Cep telefonu yoktu ve hiç kimse nerelerde gezdiğimizi bilmiyordu. İnanılmaz ...
9.- Okul öğlen bitiyordu... Ve öğlen yemeği için evimize geliyorduk.
10.- Bir sürü yaramız, kırılmış kemiğimiz ve kırılmış dişimiz vardı, fakat hiçbir zaman birileri bu yüzden mahkemeye verilmiyordu.Kendimizden başka kimse sorumlu değildi.
11.- Bolca tatlılar ve tereyağlı ekmekler yiyorduk, ve gerçek şekerli içecekler içiyorduk ve hiç kilo sorunumuz olmazdı - çünkü hep dışarda oynardık , aktif olarak ...
12.- Dört çocuk bir limonatayı paylaşabiliyorduk... aynı bardaktan içebiliyorduk, ve kimse bu yüzden ölmüyordu.
13.- Playstation, Nintendo 64, X boxes, Vídeo oyunlarımız, 99 kablolu kanalımız , Dolby surround, Cep telefonumuz, Bilgisayarımız, Internette Chat odalarımız YOKTU.
Onun yerine ARKADAŞLARIMIZ vardı bolca!!!
14.- Yürüyerek veya bisiklet ile uzakta oturan arkadaşlarımızı ziyaret edebiliyorduk, kapılarını çalıp hatta çalmıyarak içeri girip onları oyun oynamaya çağırabiliyorduk!!!
15.- Evet dışarda, o acımasız korkunç dünyada! Korumamız olmadan! nasıl mümkün oluyordu bu?
Tek kale üzerine maç yapardık ve birisi takıma alınmadığında psikolojik travma oluşmuyordu ya da dünyanın sonu gelmiyordu.
16.- Bazı öğrenciler diğer öğrenciler gibi başarılı değildi ve sınıfta kalabiliyordu. Fakat bu yüzden kimse Psikoloğa ya da Pedagoğa gönderilmiyordu. Kimsede Dislexia, konsantrasyon sorunu veya hiperaktivite yoktu, basitçe o okul yılını tekrarlıyordu.
17.- Özgürlüğümüz , üzüntülerimiz , başarılarımız , görevlerimiz ödevlerimiz vardı
...ve bunlar ile yaşamayı öğreniyorduk.
Soru: nasıl oldu da bütün bunlara rağmen hayatta kalmayı başardık???
Ve daha da önemlisi kendi kişiliğimizi bu şartlar altında nasıl oldu da geliştirebildik???
Sen de bu jenerasyondan mısın? Şimdiki çocuklar büyük bir olasılık ile bizim yaşama şeklimizi sıkıcı bulacaklar - fakat- bizler çok güzel ve mutlu yaşadık!!!!!
Değil mi AMA?''
İşte böyle değerli okuyucularımız.
Biz eskiden dedikleri gibi saklambaçta bile üçten geriye sayarken birbirimize şefkatli ve vicdanlıydık ve o yüzden aralara 2,5,-1,5 ve 0,5 diye buçuklar koyardık.
Gerçekten bu ölümlü dünyada artık o buçukları aralara koymanın zamanı gelmedi mi?
Sağlıcakla kalın....
Yazarın diğer yazıları
- Bir güne neler sığıyor bu ülkede... 20 Şubat 2025 Perşembe, 13:23
- Bu bir süreç değil 16 Ocak 2025 Perşembe, 00:21
- Suriye umut ve belirsizlikler denizi 10 Aralık 2024 Salı, 12:13
- Suriye'yi askeri strateji ve milli açıdan okumak 06 Aralık 2024 Cuma, 11:31
- Elon Musk'ın kumarının şifreleri 25 Kasım 2024 Pazartesi, 00:21
- Türk Amerikan ilişkileri nereye gider? 07 Kasım 2024 Perşembe, 07:50
- Gündem notları: Bahçeli'nin iki önemli mesajı 16 Ekim 2024 Çarşamba, 08:53
- Ülkenin ayarları ile oynamak demokrasi değildir 18 Eylül 2024 Çarşamba, 08:08
- Mehmet Şimşek ile ilgili gerçek durum ne? 25 Ağustos 2024 Pazar, 20:25
- Alman ambargosunun korkunç detayları 31 Temmuz 2024 Çarşamba, 01:31
Yazarlar
- Siyaset yeniden hareketleniyor: AK Parti, CH... Hasan Boztürk
- Yumurta 190 TL! Elif Didem Danacıoğlu
- "Şampiyon takımı" izledik, çok keyif aldık! Çetin Sabırlı
- 'Sanchez Ahmet' TMOK'nin yeni başkanı ... Engin Aksöz
- Bursa'nın dağ ilçesinde imar çıkmazı! Hasan Yalçın
- Bir yaşam reçetesine ihtiyacımız var mı bugü... Binay Kazan
- Bir güne neler sığıyor bu ülkede... Metehan Demir
- Konut fiyatları ve konut sahipliği meselesi Levent Yılmaz
- En çok satan markalar elektriğe çok uzak Emre Özpeynirci
- Heybedeki turplara bir de bu açıdan bakalım Ramazan Başan
- Cin mi, cinli mi, cin gibi mi? Ece Sarı
- Cemal Nadir Evine Dönüyor sergisi Kamuran Vatansever
- Bayram Telaşı mı, Alışveriş Çılgınlığı mı? Yeşim Mutlu
- Bursa'nın turistik bölgesindeki o yol çözüm ... Fatma Öztürk
- Kişisel verilerin korunması kanunu kapsamınd... Av. Emircan Pirinççi
- Davut Aydın konuşur mu, konuşmaz mı? Pınar Yeniyiğit