Levent Yılmaz

Levent Yılmaz

Türkiye'de bankacılık ve bankacılık kârları

2022.02.09 07:46 - Son Güncellenme: 2022.02.09 07:46
A

Geçtiğimiz günlerde Türkiye'deki bankacılık sektörünün 2021 yılı kârlılık rakamlarını gördük. BDDK'nın son açıkladığı verilere göre bankacılık sektörünün 2021'deki net kârı bir önceki yıla göre %57,4 artarak 92,1 milyar liraya çıktı.

Yine BBDK verilerine göre 2021 yılında bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 9.2 trilyon lira olurken, en büyük aktif kalemi olan krediler önceki yıla göre %37 artışla 4.9 trilyon liraya yükseldi.

Dahası 2020 yılı Aralık ayında 1,2 milyar TL olan bankacılık sektörünün net kârı 2021 yılı Aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %1294 artışla 16,8 milyar TL'ye çıktı. Aynı dönemde kredilerin takibe dönüşüm oranı %3,15 olarak gerçekleşirken bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranı %18,34 oldu.

Sektörün 2021 yılındaki bazı verileri yukarıdaki gibi olurken Türkiye'deki bankacılık sektörüne ilişkin tartışmalar da yeniden alevlendi. Ben de Türkiye'deki bankacılık anlayışını eleştiren taraftayım. Bana göre Türkiye'deki bankacılık anlayışı ile Türkiye ekonomisinin gerçekleri arasında ciddi bir uçurum olduğunu düşünüyorum. Türkiye'deki bankacılık sektörünün işleyişini şu şekilde tanımlıyorum: "Yüksek faiz, kısa vade ve orantısız teminat". Kısaca ne demek istediğimi açıklayayım.

Türkiye'de bankaların kullandırdıkları kredilerdeki faiz oranları ile mevduat faizleri arasındaki fark oldukça yüksek. Diğer yandan kredilerin vadelerinin de görece olarak kısa olduğunu biliyoruz. Ayrıca söz konusu kredilerin kullandırılması için ipotek olarak alınan gayrimenkullerin değerleri ile kullandırılan kredi miktarları da oldukça orantısız. Örneğin herhangi bir banka 100 milyon TL olarak değerlediği bir mülke karşılık 10 ya da iyi ihtimal 15 milyon TL kredi kullandırıyor veya limit açıyor.

Bu tarz bir anlayışın ne kadar sakat sonuçlar doğurabileceğini ve işletmeleri ne kadar zorluyor olabileceğini takdirlerinize bırakıyorum. Zira Türkiye'deki işletmelerin en temel sorunlarının başında finansmana erişim ve finansman maliyetleri geliyor. Bu tarz bir bankacılık anlayışının mevcut sorunları daha da derinleştirdiğini göz ardı etmemek lazım.

Elbette bankalar kâr amacı güden işletmeler. Kâr ediyor olmalarına itiraz etmiyorum. Ancak unutmamak lazım ki bankalara kredi verme ve mevduat toplama imtiyazı kamusal bir görevi yerine getirdiği için kamu otoriteleri tarafından veriliyor. Bu bakımdan bankaların bu imtiyazı suiistimal etmemeleri aynı zamanda ahlaki bir davranış olarak karşımıza çıkıyor. Ancak görünen o ki özellikle özel sermayeli bankalar bu hassasiyeti bizler kadar önemsemiyor. Çünkü BDDK'nın son verilerine göre 2021 yılı genelinde kamu bankalarının toplam net kârı %0,2 artışla 21,5 milyar TL olurken, özel bankaların kârı %90,5 artışla 70,6 milyar TL'ye ulaşmış durumda. Yani pandemi döneminin zorlu koşullarında kamu bankaları taşın altına elini koyarken özel sermayeli bankalar aynı hassasiyeti göstermemişler.

 

 

 


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları