Malumlarınız üzere 28 Mayıs seçimlerinin ardından artık yeni bir ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası Başkanı var. Bankadaki bu yeni dönemde ana mesaj mikro-makro ihtiyati tedbirlerin gözden geçirilerek sadeleşmenin sağlanması.

Bu bağlamda ilk adım bankaların menkul kıymet tesisi yükümlülüğünde değişiklik yapılması oldu. Kararla birlikte bankaların bilançolarındaki Türk lirası ağırlığı yükümlülüğü %60'tan %57'ye düşürüldü. Bu adım sadece bilançoyu ilgilendirdiği için piyasaların esas beklediği adım olan "kredilerin önünün açılması" isteğini karşılamıyor.

İlk adımın ardından diğer önemli bir güncellemeyi hafta başında gördük. Merkez Bankası Menkul Kıymet Tesisi'ne ilişkin Uygulama Talimatı'nda yeni bir değişiklik daha yaptı. eni uygulamaya göre bankaların kredi yapılandırmasında faiz artışı gerçekleşmesi durumunda yeni kredi olarak kabul edilmesi uygulaması sona erdi. Bankalar bir süredir bu uygulama gerekçesi ile kredi yapılandırması yapmak istemiyorlardı. Bankalar bir süredir bu uygulama gerekçesi ile kredi yapılandırması yapmaktan imtina ediyorlardı.

Banka tarafından yayımlanan yeni talimatta, "Refinansman veya farklı bir isim altında kredinin faiz/kâr payı oranında artış yapılması yeni kredi kullandırımı olarak kabul edilir. İlave kredi kullandırımı olmaksızın ve kredinin vadesi ötelenmeden sadece faiz/kâr payı oranında indirim yapılıyorsa yeni kredi olarak değerlendirilmez" ifadeleri uygulamadan çıkarıldı.

Önceki uygulamaya göre Bankalar, kredi yapılandırmalarında daha yüksek faizle yenileme yaptıklarında, bu yeni kredi olarak kabul ediliyor ve bu nedenle ilave menkul kıymet tutmaları gerekiyordu. Bu düzenlemenin yapılması ile beraber bankaların mevcut kredilerin yapılandırmasını daha istekli yapmalarının da önü açılmış oldu.

Ancak esas beklenen sadeleşme adımı bir türlü gelmiyor. Bankalar halen yeni kredi tahsis ettiklerinde ilave menkul kıymet tesis etmeye devam ediyorlar. Bu duruma ilişkin henüz yeni bir düzenleme olmadığı için krediye erişmek halen kolay değil.