Evde kal Türkiye...

2020.03.23 07:13 - Son Güncellenme: 2020.03.23 09:09
A

Bu işin şakası yok. 
"Bana bir şey olmaz" deme lüksü yok.
Zira bu sözü "Bana bir şey olmazsa bile yanımdakileri riske atamam" şeklinde değiştirmek gerekir. 
İdrak etmek elzem. 
Hele bu hafta bu konuya daha da dikkat edilmesi şart. 
*
Çin'de başlayan Koronavirüsün ilk ortaya çıkmasıyla birlikte birçok komplo teorisi ortaya atıldı. 
Bilen de konuştu, bilmeyen de. 
Yazıldı, çizildi. 
Nasıl olsa en iyi komplo teorisi ispat edilemeyen ve çözülemeyendir.
Hal böyle iken, toplum olarak komplo teorilerini de çok sevdiğimiz için konuşmaktan ve dillendirmekten geri durmadık. 
Halen de sürdürüyoruz. 
Yıllar sonra da konuşulup, yazılacaktır büyük ihtimalle. 
Kimi öngörüler ya da komplo teorileri gerçek çıkmış olacak kimi ise buharlaşıp gidecektir. 
Tıpkı bu virüsün Türk ırkını etkilemeyeceği yönündeki savda olduğu gibi. 
Ya da 2005 yılında yayına çıkan Sylvıa Browne tarafından kaleme alınan "Kehanetler" adlı kitapta bugün yaşananlara işaret edilmesi gibi. 
Tam da bugünü işaret ederek bir virüsten söz ediyor.
Tüm Dünya'yı saracak, akciğer ve bronşları etkileyerek tedaviye direnecek bir virüsten bahsediyor. 
Zamanla da kendiliğinden bu virüsün ortadan kaybolacağını anlatıyor. 
Bu tarz söylemler az değil. 
Ancak dedikleri doğru çıkma ihtimali yüksek diye de inanılacak diye bir kaide yok. 
Dediğimiz gibi komplo teorileri konuşulmaya devam edecektir. 
Biz komplo teorileriyle uğraşma işini konunun uzmanlarına bırakmalıyız.
Burada ifade etmek istediğimiz husus o ki, Dünya'da bir dönüm noktasından geçtiğimizdir. 
Burada "Augustus Eşiği" kavramından söz etmek gerekiyor belki de. 
"Augustus Eşiği" kavramını, yazar Herfried Münkler, "İmparatorluklar" kitabında etraflıca tartışıyor. 
Roma İmparatoru Octavianus'u örnek veren Münkler'in anlatımından alıntıya göre, M.Ö. 31 yılında Roma imparatoru Octavianus, Yunanistan'ın batı kıyılarında, Mısır'da bir Doğu İmparatorluğu kurmaya çalışan Marcus Antonius ve Cleopatra'nın ordularına karşı savaşır ve onları yener. 
Ardından İmparator Octavianus, 'Augustus', yani 'yüce' unvanını alır. Roma'yı askeri, mali, siyasi ve sosyal reformlarla yeniden yapılandırır ve kısa bir süreç içinde Roma, büyük bir imparatorluğa dönüşür. 
İşte Roma'da yaşanan bu köklü değişim süreci, "Augustus Eşiği" kavramı etrafında tartışılır.
Bu bilgiden hareketle Roma'da yaşanan süreç bir dönüm noktası yani "Augustus Eşiği"dir. 
İstanbul'un fethedilmesi bir "Augustus Eşiği"dir. 
Yine Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılıp Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması bir "Augustus Eşiği"dir. 
İki Dünya Savaşı'nın yaşanması ve ardından Soğuk Savaş'ın ortaya çıkması bir "Augustus Eşiği"dir. 
Soğuk Savaş'ın bitişi ve Sovyetler Birliği'nin dağılması, beraberinde Berlin Duvarı'nın yıkılması birer "Augustus Eşiği"dir.
Türkiye'nin Başkanlık sistemine geçişini de bu kapsamda değerlendirenler bulunmakta.
ABD'deki 11 Eylül bir dönüm noktasıdır. 
Verdiğimiz örneklerle birlikte belirtmek gerekir ki, Koronavirüs hususu da Dünya'da bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilecektir. 
Türkiye ve Dünya'da bu virüs hadisesi dengeleri değiştirecek ve uluslararası ilişkileri kökünden etkileyecektir. 
*
Yeniden başlıkta belirttiğimiz ve yazımızın girişinde ifade ettiğimiz "Evinde kal Türkiye" mesajımıza dönelim. 
Bu çağrı sanıldığından da önemli. 
Nitekim risk grubu ve yaşları ilerlemiş vatandaşlarımız açısından "ne kadar geç bu virüsle yüzleşirlerse iyi olacak" mantığını değersiz görmemek gerekiyor. 
Hele geçtiğimiz hafta hasta sayılarının artmaya başladığı ve yeni testlerle sayının tedirgin edici boyutlara ulaşma ihtimalini göz önünde tutmak gerekiyor. 
Hastanelere birden başvurma ve yüklenme riski sistemin çökmesine neden olacaktır.
Ve tedavi süreci imkansız hale gelebilecektir. 
65 yaş üstü ve risk grupları için sokağa çıkma yasağı ilan edilmesini bir de bu gözle değerlendirmek önemli olacaktır. 
Sağlık sistemimizi çaresiz bırakmamak ve tedavi edilebilir bir noktada tutmak için "Evinde kal Türkiye" çağrısını dikkate almak şart. 
Koronavirüs vakası, teşhisi konulanlar ve sadece teste tabi tutulanlar ya da şikayetle başvuranlarda değil.
Taşıyıcı olarak dolaşan binlerce hatta milyonlarca kişide olabilir. 
Dolayısıyla risk gruplarında bulunanlar, evlerinden çıkarlar ve günlük yaşantılarına devam ederlerse virüsle yüz yüze gelmeleri daha kolay olacaktır maalesef.
O nedenle "Evinde kal Türkiye"...
Yani zorunda olmadıkça "Evinde kal Türkiye"...


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları