Binay Kazan

Binay Kazan

Peki bundan sonra biz ne yiyeceğiz ve ne içeceğiz ki?

2024.10.08 10:06 - Son Güncellenme: 2024.10.08 10:06
A

Tarım ve Orman Bakanlığı'nın yaptığı denetimler sonucunda hazırlayıp geçen hafta kamuoyuna sunduğu taklit ve hileli gıdalar listesi, hepimizi hem şaşırttı hem de kızdırdı.

O kadar çok şaşırdık ki; tükettiğimiz birçok üründe inanılmaz hileler ve aldatmacalar yapılıyor ve bilmeden biz bu gıdaları tüketiyorduk.

Özellikle; bal, zeytinyağı, kıyma türü etler ve baharatlarda inanılmaz hileler yapıyordu üreticiler. Bakanlığın listesini iyice araştırdığımızda; bu hileci-taklitçi firmalar arasında anlı-şanlı markaların da olduğunu görüldü.

Köftelerin içinde domuz eti vardı, baharatların içinde de zehirli boya. Zeytinyağı adı altında ne idüğü belirsiz yağları da tüketiyorduk, arı ve petekle hiçbir ilgisi olmayan bol şekerli balları da. Margarin ve patates karışımı ile bazı kaşar peynirleri üretiliyor, lahmacun ve mantı içinde tek tırnaklı hayvan eti bulunuyordu.

Bakanlığın hile ve taklit listesini okuyan herkes kızgınlık içinde kendisine şu soruyu sordu. Bu tür marka oluşturmuş güvenli bildiğimiz firmalar bile, gıda üretiminde hileye kaçıyorsa: "Biz ne yiyeceğiz ve ne içeceğiz ki bundan sonra" diye...Bu hileci firmalar arasında; bazı Bursalı gıda işletmelerinin de bulunması işin tuzu-biberi oldu.

İnanın geçtiğimiz hafta sonunda aile ve dost meclislerinin de ana konusu; yediğimiz hileli gıdalar üzerineydi. Şaşkınlık ve kızgınlık had safhadaydı yani...

GIDA GÜVENLİĞİNDE SINIFTA MI KALDIK?

Aslında ülkemizin gıda güvenliği fotoğrafı da ortada... Görmek istemesek bile, hayatın her alanında bir gıda güvenliği sorunu yaşandığı anlaşılıyor. Sokaklarda açıkta satılan simitler, penceresi ardına kadar açık dükkanlarda hazırlanan ekmek içi dönerler, ağzı açık bez torbalarda sokakta satışa sunulan kuru gıdalar ve bitkisel ürünler, alt yüzeyleri her tarafa değen ve üst üste konulan plastik ekmek kasalarında sevk edilen ekmekler, yeterince soğutmayan vitrin buzdolaplarında satışa sunulan tavuk etleri ve yaş pastalar, sağlıksız koşullarda kesilen at etleri ile yapılan kebaplar, sıcak asfaltlarda kurumaya bırakılan kırmızı biberler ve ayçiçekleri...

Zaten bunları gördüğümüzde/okuduğumuzda; gıda güvenliğinde çok geri kaldığımız anlaşılmıyor mu?

2022 Yılı Küresel Gıda Güvenliği Endeksi bu durumu netleştirmişti zaten... Endekste 113 ülke arasında 49.sıradaydık ne yazık ki... Finlandiya'nın en güvenli gıda ülkesi olarak yer aldığı listedeki yerimizin, Afrika ülkelerine yakın olduğunu belirtmek zorundayım.

Bu bağlamda; ülkemizdeki gıda güvenliği risk listesini uzatmak mümkün tabii ki... Kapkara plastik poşetlere konulan fırından henüz çıkmış sıcacık ekmekler... Sanayi atığı dere suları ile sulanan marullar-maydanozlar-dereotları ve taze soğanlar... Kavurucu sıcakta market önlerinde rafa konulmayı bekleyen pet şişe suları...

Tarihi geçmiş konserveler, pastane vitrinlerinde 1 hafta (ideali 3 gün) bekleyen yaş pastalar, yeterince kaynamamış süt ile yapılan peynirler, zehirli mantarlar...

Riski fazla olan gıda maddesi o kadar çok ki ülkemizde...En son olarak; ıspanak da girdi riskli gıdalar listesine... Akarsulardaki zehirli sularla sulandığı için...

Bu işin bir miladı olmalı ama... Güvenli gıda tüketimi "olmazsa olmazımız olmalı" artık...

Soralım kendimize dürüstçe....

Sağlıklı olmak ve hep öyle kalmak için ne yiyip, ne içeceğiz ki biz..?

 TAVUK, YUMURTA VE PEYNİRE DİKKAT!

Gıdaları soğutulmuş ortamda tutmak, onları sağlıklı ve taze olarak tüketilebilmesi için en önemli etkendir. Çünkü gıdaları bozan ve onları insan sağlığına düşman eden şey mikroorganizmalardır. Ortam sıcaklığının 5 derecenin üzerinde olduğu ortamlar, mikroorganizmalar için biçilmiş kaftandır.

Yaz mevsiminde ortam sıcaklığının artışı bu tür riskler yaratır. Bir de buna dayanıksız bazı gıdaların temel özelliği (tavuk, yumurta, peynir gibi) eklenince risk daha da artar.

Bir yeme-içme mekanı için soğuk bir zincir kurulması olmazsa olmaz bir kriterdir. Yemek çeşitleri, salatalar, mezeler, pastalar ve yumurta özellikli tatlılar için soğuk zincir kurulmazsa, insan sağlığı ve can güvenliği için en uygun olumsuz ortam hazırlanmış olur.

Toplu yemek yenilen okullar, kışlalar ve işyerlerinde; zehirlenme riski her ortamdan daha fazla oluyor. Hele-hele son yıllarda yaşanan hayat pahalılığı ardından; üretici firmaların ucuz maliyetli malzemelere talep göstermesi gıda ürünlerinde kalite-hijyen ve risk sorununu tepe noktasına taşıdı.

HİLELİ GIDA SEKTÖRÜNE YETERSİZ DENETİM

Tarım ve Orman Bakanlığı kayıtlarına göre; ülkemizde 718.003 gıda işletmesi bulunuyor. TOBB Türkiye Gıda Sanayii Meclisi 2021 Raporu analizindeki; 81.904 kayıtlı gıda üretim tesisi, 344.759 gıda satış yeri ve 277.925 toplu gıda tüketim noktası olmak üzere 718.003'lük toplam rakam bire-bir uyuşuyor bakanlık kayıtları ile...  Ama oldukça ışıltılı rakamlara sahip bu sektörde; son zamanlarda giderek artan oranda gıda terörü ve hileler yaşanıyor.

Bu firmaların denetlenmesi ve hijyenik koşullar oluşturmayan, gıdada hile yapan firmaların ortaya çıkarılması bir zorunluluktur. Ancak bunu layıkıyla yapmak mümkün olmuyor ne yazık ki... Toplam 718 bin gıda işletmesini denetleyebilecek gıda uzman sayısı; sadece 7.004 kişi... Tüm Türkiye'de gıda üretimi yapan, satan ve bu hizmeti veren firmaları denetleyecek 7 bin küsur personelin (ki bunların hepsi sahada görev almıyor) performansı tabii ki yeterli olmayacaktır.

Bu arada Gıda Mühendisleri Odası'nın açıklamaları da önemli... Yılda bir milyondan fazla gıda denetlemesi yapan uzman ekiplerin içinde sadece 2.100 gıda mühendisinin olması da eleştiri konusu olmaya devam ediyor. Umarım bu sayılar artırılır ve ülkemizde de hileli gıda üretenler iyi bir şekilde denetlenir ve kurallara uygun olmayanlara yüksek cezalar verilir. Bu sorunun çözümü için etkin ve sıkı denetim mekanizması kurmak, Tarım ve Orman Bakanlığı için bir zorunluluktur artık...

Gergedanla birdirbir oynamak insanlar için her zaman tehlikelidir çünkü!

 

                                     


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları