Yazarlar
Avrupalıların canı can da, bizim ki patlıcan mı?
2025.01.21 12:59 - Son Güncellenme: 2025.01.21 12:59Bir tarım ülkesi de olduğumuzdan mı nedir; garip bir gelişme bu... Bir anda Avrupa ülkelerinin sınırlarından geri dönen öyle çok tarım ürünümüz oldu ki... Şaşırıp kalıyoruz bu duruma... Çünkü ihraç ettiğimiz ve kimyasal kalıntı nedeniyle geri gönderilen biber, domates, limon, nar, armut, şeftali, incir, Antep Fıstığı gibi ürünlerimize her geçen gün yenileri ekleniyor. En son Yafa Portakalı, mandalina ve sumak girdi AB ülkelerine sokulmayan gıdalarımız listesine...
Hele-hele pizza kutularına ne dersiniz... Üretiminde kurşun içeren karton kullanılan pizza kutuları da iade edilen ilginç ihraç ürünlerimiz arasında artık....Maalesef; AB kapılarından geri dönen her 5 gıda maddesinden biri MADE İN TÜRKİYE imzası taşıyor.
Merak ediyorum şimdi... Ülkemizdeki İhracatçı Birlikleri, Ticaret ve Sanayi Odaları ve Ziraat Odaları övünüyorlar mı geri dönen ihracat kalemlerimizden...
Çünkü her geçen gün yenileri ekleniyor yasaklı gıdalara...AB ülkeleri gümrük kapılarında bulunan RASFF (Gıda ve yem için hızlı uyarı sistemi) araçlarındaki tahlil üniteleri, ihracatçılarımıza kan kusturuyor artık...
Yani AB'li ülkeler diyor ki: Benim ülkeme aflatoksinli ve pestisidli kanserojen gıda ürünü sokamazsın. Ben vatandaşlarıma bu zehirli gıdaları yedirmem
AFLATOKSİNLİ, PESTİSİDLİ VE HORMONLU GIDALAR
Ama bu ürünler ülkemizde tüketiliyor apansız... Şikayet olmazsa kimse tahlil etmiyor ve ettirmiyor. Çünkü yaşadığımız bu güzel ülkede; çevresinde bulunan birçok yaşamsal riske rağmen, "bana bir şey olmaz" mantığı ile yaşayan milyonlarca insan var. Bu insanların temel çıkış noktası: ülkemizde ne olursa olsun, kendilerine bir şeyin olmayacağı...
Onların bu inançlarına inanmak çok zor...Bakın; sonunda bir şey oluyor işte...Giderek artan kanser olayları...Alerji, kısırlık ve üreme sorunları, katarakt ve de mide-barsak rahatsızlıklarındaki yüksek artış oranları "bize bir şeyler olduğunu" gösteriyor nitekim...
Çünkü: gıda konusunda hiç de hassas değiliz. Araştırmıyoruz, sormuyoruz, soruşturmuyoruz ve bilinçsizce tüketiyoruz riskli gıdaları...Başka ülkelerin tüketicilerine yedirmediği veya yaptığı tahlil sonucu sınırından geri gönderdiği bazı ihraç tarım ürünlerimizi bile, bizler bazen pazarlardan satın alarak tüketiyoruz. Hiç de "onların canı can da, bizim ki patlıcan mı ?" falan demiyoruz dememiz gerektiği halde...Pazardan-manavdan-marketten alıp tüketiyoruz pestisidli, hormonlu, Akdeniz sinekli ve kimyasal ilaç bulaşmış sebze ve meyveleri...
Hep "bize bir şey olmaz" mantığı ile...Ama oluyor işte...Bize bir şey oluyor sonunda...
GIDA KONTROL LABORATUARLARI ÇOĞALTILMALI ÜLKEMİZDE!
Ülkemizde üretilerek AB ülkelerine gönderilen ama gümrüklerdeki gıda risk laboratuarlarından geçer not alamayan ve iade olarak yeniden ülkemize gönderilen domates, biber, şeftali, çilek gibi ürünler çoğunlukla imha ediliyor. Ama aynı tarlada üretilenleri, biz iç pazarda tüketiyoruz.
Yakın geçmişte; Tayvan'a ihraç ettiğimiz 128 ton yumurta, içindeki antibiyotik kalıntılar nedeniyle ülkeye sokulmadı ve Türk ihracatçılara iade edildi. Tayvan Gıda Bakanlığı; tahlil laboratuarlarında yapılan inceleme sonucu, bu yumurtalarda nitrofuran isimli kanserojen bir madde tespit edildiğini açıkladı.
Elalem bu işin farkında...Sokmuyor ülkesine zehirli gıda ürünlerini...Yapıyor tahlilini ve riskli görüyorsa, iade ediyor malı sınırından...
Dedik ya; onların canı can, bizim ki ise sanki patlıcan..!
Çünkü; bizim tüketicilerin bağımsız bir gıda tahlil laboratuarı yok Avrupa ülkelerindeki gibi...Herhangi bir gıdadan şüphelenildiği anda, bedelsiz tahlil yaptırıp kafasındaki soru işaretlerini giderebiliyor AB ülkelerindeki tüketiciler...Tamamen bağımsız ve nitelikli personel sayısı oldukça yüksek olan Tüketici Gıda Tahlil Laboratuarları ile, gıdada riski sıfıra indiriyor Avrupalı tüketici...
Ama bizde her şey kağıt üzerinde...Zaman-zaman duyduğumuz tavuk eti kaynaklı gıda zehirlenmelerinde, olay mahallinden numune alınıyor İl Tarım Müdürlüğü yetkilileri tarafından...Ama sonrasında ne oluyor, kimse bilmiyor. Kamuoyu hiç bilgilendirilmiyor bu zehirlenme olayları konularında...Bilinçlendirilmiyor da TV ekranlarından veya sosyal medyadan...Yaz mevsiminde tavuk tüketmenin oldukça tehlikeli olduğu konusunda...Gıda da soğuk zincir kurmanın zorunluluğu olduğu hakkında da...
İşte bu yüzden...Hep risk tüketiyoruz biz...Altını bir kez daha çiziyorum; risk..!
LİMONU BİLE GERİ GÖNDERİYORLAR
Elimde gıda güvenliği konusunda yapılmış en son araştırmalardan birinin metni var. Türkiye'nin de arasında bulunduğu 113 ülkede; gıda güvenliği kriterlerinin ölçülmesi ile bir risk tablosu ortaya çıkarılmış. Ülkemiz; 113 ülke arasında; 49. sırayı almış.
Gıdada en güvenli ülke: Finlandiya...Daha sonra sırasıyla; İrlanda, Hollanda, Avusturya, İngiltere, İsveç, İsrail, Japonya, İsviçre ve ABD geliyor.
Gelir durumu yüksek ülkeler; vatandaşlarının sağlığı ve güvenliği için gerekli tedbirleri alıyorlar. Bazen semt pazarlarına bile seyyar gıda tahlil laboratuarları koyuyorlar.
Riski almamak ve vatandaşlarına zehirlenme riski yaşatmamak için..!
C Vitamini deposu limonu bile, risk içerdiği için geri gönderebiliyorlar üretici ülkeye..!
Ama bizim ülkemizin gıda güvenliği fotoğrafı da ortada...Görmek istemesek bile, hayatın her alanında bir gıda güvenliği sorunu yaşandığı anlaşılıyor. Sokaklarda açıkta satılan simitler, penceresi ardına kadar açık dükkanlarda üretilen ekmek içi dönerler, ağzı açık bez torbalarda sokakta satışa sunulan kuru gıdalar ve bitkisel ürünler, alt tarafları her tarafa değen ve üst üste konulan plastik ekmek kasalarında sevk edilen ekmekler, yeterince soğutmayan vitrin buzdolaplarında satışa sunulan tavuk etleri ve yaş pastalar, sağlıksız koşullar kesilen at etleri ile yapılan kebaplar, sıcak asfaltlarda kurumaya bırakılan kırmızı biberler...
Zaten bunları gördüğümüzde; gıda güvenliğinde çok geri kaldığımız anlaşılmıyor mu.?
Bu işin bir miladı olmalı ama...Güvenli gıda tüketimi olmazsa olmazımız olmalı artık...Sorular sormalıyız kendimize belki de...
Sağlıklı olmak ve hep öyle kalmak için; ne yiyip, ne içeceğiz ki biz diye...
Yazarın diğer yazıları
- Bir Bursa aşığıdır Erkan Can..! 29 Mayıs 2025 Perşembe, 15:28
- Kendinize yeni bir hayat ısmarlamak isterseniz eğer... 26 Mayıs 2025 Pazartesi, 14:53
- Kapıda ve masada fiyat listesi uygulamasında gelinen son nokta! 22 Mayıs 2025 Perşembe, 10:48
- Dünyaca ünlü bir markamız olacak mı bir gün? 13 Mayıs 2025 Salı, 11:07
- Düğünlere de bir inovasyon şarttır artık! 08 Mayıs 2025 Perşembe, 13:22
- Atatürk ve yürüyen köşk hikayesi! 06 Mayıs 2025 Salı, 13:10
- Siz hiç cevizsiz cevizli lokum yediniz mi... 01 Mayıs 2025 Perşembe, 12:53
- Türbülansa giren bir uçağın kaptanı iseniz eğer... 29 Nisan 2025 Salı, 14:04
- Başın öne eğilmesin! 26 Nisan 2025 Cumartesi, 18:20
- Sıfır kar noktasına gelen firmalar ne yapmalı? 24 Nisan 2025 Perşembe, 13:05
Yazarlar
- Karacabey'den Yenişehir'e yeni dönem! Beklen... Hasan Boztürk
- 350 bin TL'ye kurbanlık olur mu? Elif Didem Danacıoğlu
- Sürpriz transfer müjdesi heyecan yarattı! Çetin Sabırlı
- TOFAŞ yarı finali Bursa'ya bıraktı Engin Aksöz
- Ya bıçak ya da silah olsaydı Metehan Demir
- Bursa'nın dağ yöresi gücünü bir kez daha gös... Hasan Yalçın
- Bursa'nın kentsel gelişimi üzerine... Prof. Dr. Murat Taş
- Bir Bursa aşığıdır Erkan Can..! Binay Kazan
- Bu yazım kadınlara! Erkekler okumasın... Ece Sarı
- Gece dönerinden gece turizmine Hanlar Bölges... Ramazan Başan
- 2b arazilerini kullanan vatandaşlar ne yapmalı? Yeşim Mutlu
- Göçün hüzünlü hikayesi: Bursa Göç Tarihi Müzesi Kamuran Vatansever
- Kişisel verilerin korunması kanunu kapsamınd... Av. Emircan Pirinççi
- Ufukta bir ÖTV artışı yok! Emre Özpeynirci
- Sıkılaştırmadan en çok KOBİ dışı işlet... Levent Yılmaz