Emre Özpeynirci

Emre Özpeynirci

iletisim@bursadabugun.com

20 yıldır hiç konu sıkıntısı çekmedim

2019.11.24 02:32 - Son Güncellenme: 2019.11.24 02:32
A

TAM bir ay önce Hürriyet Gazetesi'nde Ekonomi şefi ve otomotiv yazarıydım. Bugün ise özgür, bağımsız ve farklı kulvarlarda yol alan bir gazeteciyim.

Öncelikli olarak Bursa okurları için şunun altını çizmek istiyorum; ben otomobil değil otomotiv gazetecisiyim. Kökenim ekonomi. Yani Türkiye'de ekonominin lokomotifi olan bir sektör hakkında yazılar yazıyor, gelişmeleri aktarıyor, dünyadan gelişmeleri paylaşıyorum. Sonuç olarak sadece bir otomobili test edip, o araç hakkında tüketicileri bilgilendirmiyor, genel anlamda sektörün ve tüketicinin fayda sağlayabileceği haberlere imza atıyorum.

İstihdamı artıracak yeni yatırımlar, büyümeyi sağlayacak ihracat artışları, tüketiciye destek olacak vergi koşulları bunlardan sadece ilk aklıma gelenler.

Bugün geldiğimiz noktada Türkiye'de belki de sadece otomotiv alanında ciddi bir sektör uzmanlığının oluştuğunu söyleyebilirim. Yaptığım iş gerçekten zor ama çok da hareketli. Gün geçmiyor ki Türkiye'de otomotiv adına bir gelişme olmasın. Düşünsenize, ÖTV artışları, hurda teşvikleri, sürekli dalgalanan pazar, yeni yatırımlar ve yerli otomobil tartışmalarıyla sektör hep gündemde, hep popüler.

25 yıldır gazeteciyim ve bunun yaklaşık 20 yılında otomotiv sektörüne ilişkin yazılar yazıyorum. İnanın bugüne kadar bir kere konu sıkıntısı çekmedim. Türkiye'de parametreler o kadar hızlı değişiyor ki, 'Acaba ne yazsam' deme fırsatım olmadı.

1 YILDA NELER OLDU?

Bugün burada son 1 yılda yaşanan gelişmeleri hızla aktarırsam belki daha iyi anlayabilirsiniz. Hepinizin bildiği gibi Ağustos 2018'de ekonomide yaşanan dalgalanmayla birlikte eylül ayından itibaren pazar resmen dibe vurmuş ve hükümet de harekete geçip son 2 ayda ÖTV teşvikini devreye sokmuştu. Ama bu teşviklere rağmen pazar 2017 yılına göre yüzde 35 daralarak yılı tamamlamıştı. Halbuki yılın başında beklenti, 2015,2017 ve 2017 yıllarında olduğu gibi 1 milyon adetlere ulaşacak bir pazardı.

Ancak işte Türkiye gerçeği sahneye çıkıyor ve her şey bir anda tepe taklak olabiliyor. Bu doğrultuda pazar 650 bin adetlere gerilerken, 2019 yılı da bu daralmanın etkisiyle başladı. 2018'in son 2 ayında devreye giren ÖTV teşvikleri, 2019'da önce ilk 3 ay daha sonra ikinci 3 ay uzatıldı. Ne yazık ki otomotiv sektörü için hiç bir şey iyi gitmiyordu. Teşviklere rağmen ilk 6 ayda pazar 2018'e göre yüzde 45 küçüldü. Temmuzda kayıplar yüzde 70'e dayanınca, toplam daralma yüzde 48'e kadar yükseldi.

İşte o dönem Merkez Bankası Başkanı'nın değişmesiyle, art arda faiz indirimleri devreye girdi. Sonuçta ötelenen talep de olunca eylül ve ekim aylarında pazarda 2018'e göre önemli artış yaşandı. Ama unutulmamalı ki, Eylül ve Ekim 2018'de pazar yüzde 70'e yakın daralmıştı. Yani artış tamamen baz etkisindendi.

Her neyse 10 ay sonunda otomotiv pazarından daralmanın faiz indirimi ve kampanyaların da etkisiyle yüzde 35'e kadar indiğini görüyoruz. Şimdi gözler kasım ve aralık aylarına çevrilmiş durumda. Şu an sıkıntı araç bulunabilirliğinde. Yani stok kalmadı. Çünkü temmuz ağustos gibi pazarı 350-400 bin adet aralığında öngören markalar, son çeyreğe sınırlı stokla girdi. Ama art arda gelen faiz indirimleriyle talep artınca, ellerinde araç kalmadı. Yani 2 ay elinde araç olan kazanacak ki, ekimde Volkswagen'in bu konuda nasıl öne çıktığını görebiliyoruz.

SEKTÖR İÇİN 2020 BELİRSİZ

Sonuç olarak ilk 6 ay sonunda 350-400 bin adetlik pazar öngörüleri bugün itibariyle resmi olarak 450-500 bin adede çıkmış durumda. Bazı markalar ki ellerinde yeterli stoku olanlar 520 bin adetlerden bile bahsediyor. Sonuç olarak 520 bin adet bile olsa yüzde 35 daralan 2018'e göre yine önemli bir kayıp yaşanacağı ortada. Asıl belirsiz olan 2020 yılı. Bir taraftan hurda teşvikinin yıl sonunda bitecek olması, diğer taraftan MTV fiyatlarının yüzde 23'e yakın artması ve yeni model fiyat farkları, 2020'de otomobil sahibi olmayı daha da zorlaştıracak. Bu noktada sektör kadar hükümet de kaybediyor. Çünkü vergi gelirleri ciddi şekilde azalıyor.

İşte o yüzden Türkiye'de otomotiv sektörü için tüm paydaşların yer alacağı yeni bir yol haritası çizilmeli. Bu harita içinde dünya ile uyumlu yeni vergi sistemi, yeni teşvik uygulamaları, yatırımların önünü açacak fırsatlar yer almalı. Çünkü otomotiv her gün değişen parametrelerle ekonominin lokomotifi olmayı uzun süre sürdüremez.

Benden söylemesi...

Not: Haftaya Bursa'nın otomotiv sektöründeki etkisini kaleme alacağım.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları