Türkiye'nin nefesini tutarak beklediği 24 Şubat'taki  derbiyi yabancı hakemler yönetecek!..

'Yüzde yüz' olmasa da 'yüzde doksan beş gibi'; öyle diyorlar ...

Başka bir ülkenin federasyon başkanı olsa yüzü kızarırdı, bizim İbrahim Hacıosmanoğlu büyük bir marifetmiş gibi neredeyse davul zurna çala çala duyurusunu yaptı;

Ne büyük bir icraat değil mi?

Ali Şansalan, Mehmet Türkmen, Atilla Karaoğlan'dan birisine görev verilebilecekken;

Gidip Slovakya, Romanya, İtalya, Fransa ya da Polonya'dan hakem ricasında bulunmak (!) tükenmişliğimizin el aleme teşhirinden başka bir şey değildir.

Yetiştirdiğin hakemi geliştiremezsen sonunda gelip karaya toslarsın.

Federasyonlar bu ülke futbolunu geçmişi ve bugünüyle üç büyüklerin genel arzu ve isteğine göre yönete yönete sonunda gemiyi karaya oturttu.

Ne hakemlerinizi beğeniyorlar; ne de icraatlarınızı.

Taviz verdikçe daha çok sapıtarak;

Ve gemi azıya almışçasına taleplerine her gün yeni objeler ekleyip hesap sormaya devam ediyorlar.

Göreceksiniz derbi oynansın, o çok güvenilen yabancılar kazara balon gibi patlamaya görsün; sıra kelle istemeye gelecektir.

'İstifa edin, gidin' tepkilerine bir rakam kaldı neredeyse.

Paçayı bu kadar kaptırmak, yolun sonunu yürürken ve bitmeden görmekle eş değerdir.

Futbol Federasyonu sırf ihale kendi üzerine kalmasın diye; sabah, akşam 'yabancı hakem' diye tutturan iki kulübün dayatmasına dik duramadığı için suçludur.

Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu Karadenizli damarıyla şöyle bir silkelenmiş olsaydı; Fenerbahçe'de, Galatasaray'da hizaya gelir, daha fazlasını istemeden atanacak hakeme rıza gösterirdi.
İddia ediyorum ki;

Kim yenerse, yensin bir şey değişmeyecektir.

Türkiye'de yanlış giden düzen hakem müessesesi değil, en başından bozulduğunu bile bile düzeltmeye gitmenin kimsenin cesaret edemediği kurallar sistemidir.

Kurallarını çizmezsen bu büyüklerle baş edemezsin.

Bilerek üzerine gelir, bütün dengeni alt üst ederler.

Hakemler için 'oh olsun size böyle bir muameleye layıksınız' diyeceğim de; içlerinde çok sevdiğim şahsiyetler var.

Maalesef eyyamcılık yaparak maç yönetiyorsunuz;

Saha içindeki diliniz çok sert,

Her itiraza kart çıkartarak oyuncularla aranıza koyduğunuz mesafe; sonuç itibariyle alayıyla papaz olmanıza kadar varıyor.

Esnek ve toleranslı değilsiniz;

Diyaloga açık olmanız gerekirken, tam tersine bir yönetim modeliyle, idare etmeye çalışıyorsunuz.

'Yanlış yaparım' stresiyle kulüplerden çekinmek saha içinde performansını olumsuz etkiliyor;

Hatalar hatalarınızı izleyince; iki zıt kutup örneği düşman kardeş kesiliyorsunuz.

An itibariyle yabancı hakeme muhtaç hale gelindiyse; bunun nedeni yerli hakemler olarak maalesef artık tahammül edilemeyecek boyutlara gelen performans düşüklüğünüzdür.

Düzelmek; yanlışlarını kabul etmeniz halinde elbette mümkündür;

Az kalsın unutuyordum;

'VAR Sistemi' aslında bütün hakem camiasını 'YOK' saymakla eş değer bir pozisyona getirildi.

Kenara çağırılarak, refüze olmaktan, korkuyorsunuz.

Teknoloji aslında en büyük yardımcınız filan değil; en büyük DÜŞMANI hepinizin...

Hakemliğin teknoloji bağımlılığıyla ve adeta bir yapay zeka desteği ile yapılan spor haline gelmeye başlaması ne kadar üzücü ve düşündürücü.

Hatırlar mısınız bilmem;

Grup Gündoğarken'in çıkış şarkısının ismiydi 'Ankara'dan abim geldi'si.

Pazartesi akşamı Ankara'ya olmasa da İstanbul'a yurt dışından bir ağır abi getirerek maç yönettirecekler!..

Şimdi hepinize sormak isterim;

'Biz nerede yanlış yaptık da; bir kağıt gibi buruşturarak çöp sepetine fırlattılar' diye iç geçirmeyecek misiniz?

Dilim kopsun ki 'oh filan olsun' diyemem; çünkü benim tarzım değil;

Hakem camiasının düşürüldüğü duruma içim acıyor, çok üzülüyorum...