Uykusuz gecelerin şampiyonu 'Warriors'

2022.06.20 22:07 - Son Güncellenme: 2022.06.20 22:07
A

Boston Celtics ile Golden State Warriors arasında oynanacak 2021-2022 NBA play-off final serisi öncesinde yazdığım yazıma 'uykusuz geceler başlıyor' başlığını atmıştım.

NBA'in normal sezonunu değil, final serilerini takip etmeye çalışıyorum yıllardır.

Savunmaların, atletizmin, oyuncuların bireysel yeteneklerinin, neredeyse salonun ortasındaki logo mesafelerinden savrulan üçlüklerle farklı bir görsel şölene dönüşen o muhteşem kapışmaların hastasıyımdır ben; normal lig bana teferruat gibi geliyor.

Ve neredeyse hiç kaçırmadan takibime aldığım bu serileri; uykuya yenilmeme adına bol bol kafein, tein yüklemeleri yaparak izlemeye çalışırım ekran karşısında.

Bu sezonu da bir fire dışına 6'da 5 yaparak tamamladık;

Tembellik etmeyip yataktan kalkabilseydim tulum çıkartacaktım da; artık kısmet seneye.

İzleyebilenler basketbol dağarcıklarına çok özel enstantaneleri ilave etmenin mutluluğunu yaşamıştır kuşkusuz;

Örneğin;

Stephen Curry gibi mesafe tanımayan bir şut sihirbazıyla; Robert Wiliams gibi bir blok canavarının çember altını karartan fırıncı küreği örneği uzun kollarıyla üç saniye koridorunu 'yasak bölge' ilan edişini...

Sezon içinde fazla takılmayanların(!); final serilerinde hünerlerini döktürmeleri bu ligin en sevdiğim eksantrik tarafı.

Çok daha iyi motive olurken ful konsantre bir şekilde oynadıkları karşılaşmalar bu günleri iple çeken  basketbol hastalarına keyifli dakikalar sunmakta. Görselliğin tavan yaptığı o enfes sekanslar ise ekran başındakilere 'izlediğimize değdi' dedirtecek kıvamda.

Avrupa'dan ve Türkiye'den farklı olarak söyleyebileceklerim tribünlerin olgun atmosferi.

Bir örnek vermem gerekirse; seyirci maç kimin sahasında oynanırsa oynansın karşı tarafa son derecede saygılı;

Öyle abartılı ve kulakları tırmalayan protestolar, hakem kararlarına sinirlenince parkeye yabancı madde atmalar;

Yani orta çağın engizisyon mahkemeleri benzeri görüntülerine asla ama asla yer yok, oto kontrol sistemini oturtmuşlar; yapmaya kalkanı anında kendi aralarında pasifize ediyorlar.

En bayıldığım tarafı ise; saha kenarına yerleştirilmiş  'Jack Nicholson' koltuklarından maçları en ince detayına varıncaya kadar yakın takibe alabilen şanslı seyirciler.

Gran tuvalet maçlara geliyorlar. Sanırsınız defile var. Saçlar gelin başları gibi yapılı, dudaklar boyalı. (kameralar zoom yaptığında anlıyorsunuz).

Ellerde plastik bardaklardan bira ya da kolalarını yudumluyorlar. Yanında pat cips ya da patlamış mısır kutuları. Nezaket işte burada koltuklar arası değiş tokuşlarla tavan yapmakta. Birbirlerine ikram ederek tüketiyorlar ellerindekini!.

Kızınca hiç düşünmeden kararını protesto ettiğim hakeme ya da gıcık olduğum oyuncuya boca edeyim.

Parkeler sırılsıklam olsun, kenardaki çocuklar ellerinde havlu ya da silicilerle kurulamaya çalışsınlar.

Yok böyle maganda kültürlü seyirci, incelikten kırılan bu mekanda; aramayın göremezsiniz.

Ayıplı görüntülerin yaşanmadığı bu anlık refleksler biteli neredeyse çeyrek asır olmuş; biz de bir öğrenebilsek; öyle iyi olacak ki!?

Parkenin dışından parkenin içine geçecek olursak;

 Golden State Warriors'un son 8 yıldaki 6. finalistliğiyle toplamda altıncı şampiyonluğunu izleme mutluluğunu yaşadım geride bıraktığım cuma sabahı; güneşin ışıkları odamın içine sızmadan.

Basketbolun sihirli motivasyonuyla tepeden tırnağa yıkanmış bedenimle yeni güne 'merhaba' derken, televizyonun kumandasındaki 'kapat' tuşuna 'seneye yeniden beraber olabilme 'umuduyla bastım.

Peki ' final serisinin son maçı ne oldu; 'kim nasıl oynadı' dediğinizi duyar gibiyim.

Golden State Warriors başından sonuna momentumu elinde bulundurduğu 6. maçta;  en önemli skor opsiyonu Stephen Curry'in çok kritik anlarda arka bahçeden savurduğu üçlükleriyle rakibinin direncini en başından kırmayı başardı. Andrew Wiggins, Jordan Poole ile Draymond Green'de kırılma anlarındaki skor performanslarıyla fark yaratan isimler oldu.

Serinin bir önceki maçında 0/9 üçlük atarak kariyerinin en kara gecelerinden birisini yaşayan Curry'in şut ritmini bulduğu bu karşılaşmayı 6 /11 üçlükle bitirmesi; kazanılan şampiyonluğun en fark yaratan detayıydı bana sorarsanız.

Basketbol otoritelerince takımın ruhani lideri olarak kabul edilen; genel fundementalinde 'her bir istatistiğinde mutlaka eksikleri bulunan' Draymond Green'in 12 sayı, 12 asist, 8 ribaunt, 2 top çalma, 2 blokluk performansı; kenardaki coachu Steve Kerr'e soracak olsanız 'bu kadarını da beklemiyordum' dedirtecek kadar extra idi.

Maçın 'x faktörü' ise; genel değerlendirmelerin sonunda sahanın her iki yanında harika bir maç çıkarttığına her kesin hem fikir olduğu Andrew Wiggins idi.

'Görünmeyen kahraman' da benchten parkeye her çıkışında yaptığı müthiş katkılarını bu maçta da devam ettiren Jordan Poole idi.

Boston'un seriyi, dolayısıyla şampiyonun kimin olacağını son maça taşıyamamasında yaptığı toplam 11 top kaybının çok önemli olduğunun altını çizmeliyim. Bir de rakibe verdikleri 15 hücum ribaundu maçın skorunda belirleyici faktör oldu. Bu kadar üst düzeyde bir takımın oyuncularının çemberden seken toplarda box out yapmaya yeteri kadar konsantre olamamaları bir eğitim zaafı mı,yoksa oyuncu vurdumduymazlığı mı; inanın tam olarak karar verebilmiş değilim.!

Özetle 7 maçlık serinin cuma sabaha karşı Boston'da oynanan 6. karşılaşmasında rakibini kendi sahasında 103-90 gibi farklı bir skorla yenmeyi başaran Golden State Warriors 4-2 ile son 8 yılda 4.ncü, toplamda 6'ncı NBA şampiyonluğuna ulaştı.

Kutlanacak sadece Stephen Curry ile takımı Golden State Warriors değil elbette.

Coach Steve Kerr'i listenin en başına yazsalar sonuna kadar hakkıdır.

Michael Jordan, Scottie Pippen, Dennis Rodman ve coach Phil Jacksonlu basketbol efsanesi Chicago Bulls ile oyunculuk günlerinde 5 şampiyonluk kupasını havaya kaldıran Kerr, Golden State Warriors ile coach'luk kariyerinde 4'ncü şampiyonluğunu kazanarak toplamda '9 NBA zaferi' ile kırılması çok zor bir rekorun da sahibi oldu.

NBA'de toplam 17 şampiyonluğu ile Los Angeles Lakers ile birlikte bu departmanın açık ara lideri olan Boston Celtics'in bugününü olmasa da 80'li yıllarını hiç unutamıyorum.

Elbette Boston Celtics ile Los Angeles Lakers arasında oynanan o dillere destan play-off final serilerini.

Bir tarafta dışarıdan bakılınca 'bu adam nasıl basketbolcu olmuş' dedirten tombul vücudu ve sıfır atletizmi ile Larry Bird efsanesi; diğer taraftan tam 5 pozisyonu birden ayni başarıyla oynayabilen bir başka yaşayan efsane Earvin  'Magic Johnson'un 'kim daha en büyük' sloganını dillere pelesenk ettiren bireysel kapışmaları.

Larry Bird o yağlı gövdesiyle Magic'e savunmada çiklet gibi yapışarak soluk aldırmaz, inanılmaz yüzdeli üçlükleriyle de Boston'u ayakta tutarken;

'Maçlara kravatlı çıkma' mefhumunu NBA literatürüne yerleştiren coach Pat Rileyli Lakers ise 'no look pas'ın mucidi ve çok yönlü basketbol sihirbazı Magic Johnson etrafında kurgulanmış kadrosuyla Boston'la her serisi akıllara yerleşmiş birbirinden çekişmeli maçlar oynarlardı.

Bird'in etrafında Robert Parish (Lakabı Büyük şef idi. Kızılderili kökenliydi), Danny Ainge, Dennıs Jonnson, Kevin McHale,

Lakers'da Magic'in sağında, solunda Kareem Abdul-Jabbar, Byron Scott, A.C Green, Kurt Rambis (İstanbul Samatya doğumlu idi), Larry Spriggs (Yolu Çukurova ve Tofaş'tan da geçmişti), James Worthy ( O günlerde 'Tofaş'a geliyor' diye çalıştığım gazeteye haberini yapınca; İstanbul medyası 'ne oluyoruz yahu' vaveylasıyla şubenin menaceri Nedim Karakaş'ı ' haber atlamanın dayanılmaz hafifliği içinde topa tutmuşlardı!)..

Ne takımdı ikisi de; ne biçim kadroları vardı; bugünle kıyas olur mu orası o günleri de bilen izleyenin değerlendirmesine kalmış. 

O zamanlar canlı yayınlar ya da NBA'e  özel programlar yok.

Aylar aylar sonra özetlerini seyredebilirdik bir kaç ilgi duyan kanalda.

Öykülerini de NBA'i Türkiye'ye sevdiren duayen basketbol yorumcusu sevgili Murat Murathanoğlu anlatırdı çalıştığı dergilerde meraklılarına.

Boston Celtics'ı  en sona araya biraz nostalji katmak için bıraktım.

Bugünün Boston'u ile o günün Boston'unu kıyaslamak; biraz da o günün oyuncularıyla bugünküleri hangi yeteneklerine göre değerlendirmenize bağlı.

Bugünün Boston'u bana göre savunmada biraz daha sorunlu. Öyle Larry Bird tarzı keskin şutörleri ile oyunu gerekince domine edecek winner karakterli starı yok.

Jayson Tatum tutukluk yapmaz, Jaylon Brown üçlükleri sıralayın ribauntları çekerse izlenmesi keyif veren bir takım. Robert Williams'ın da son maç performansının hakkını vermeden edemeyiz.

Golden State Warriors çok fark ettirdi kendisini seride; hele 6. maçta tam bir kabus olup çöktü başına Boston'un.

O bakımdan kutluyorum Warriors'u bir kez daha. Zaten seri başlamadan önce de favorimdiler.

 

 


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları