'Türküm, doğruyum, jimnastikçiyim!'

2022.02.15 18:16 - Son Güncellenme: 2022.02.15 18:16
A

Nadia Comenaci...

Çocuklukla ergenlik arasına sıkışıp kalmış o tıfıl vücut hatlarıyla 1976 Montreal Yaz Olimpiyatları'nın artistik jimnastik kategorisinde şampiyon olurken dünyayı ayağa kaldırmıştı Rumen sporcu.

Başarısı sadece şampiyonluk da değildi.

O final yarışıyla tarihte ikinci kez 10 jüri üyesinden 10 tam puan alarak kariyerine farklı bir değer kazandıracak, ismi yıllarca jimnastik sporunun simgesi olarak anılacaktı.

Türkiye'de televizyon henüz tek kanallı ve yayınlar siyah beyaz.

Nasılda heyecanlanmıştım o yarışırken; attığı perendelerle minderin bir köşesinden diğer köşesine adeta kuş gibi kanat takarak uçması beni müthiş etkilemişti.

Öğrencilikle gazetecilik arası bir yerde duruyordum Montreal Olimpiyatları yapılırken.

Eğer mesleğe başlamış olsaydım; futbolu, basketbolu, voleybolu bir kenara bırakıp, 'Var mı Comaneci gibisi, lastik kız herkesi büyüledi' minvalinde bir başlık atardım kesin, keşke yetişebilseymişim!...

Comenaci üzerinden konuya girince; anlamışsınızdır bugün cimnastik yazacağımı!.

Buraya başlarken sözünü verdik; 'spor sadece futboldan ibaret değildir, spor her şeydir.' diye.

Türkiye marjinal branşların dışında extrem sayılacak kategorilerde son yıllarda anlamı büyük tarihi başarılar elde etmeye başladı.

Özellikle jimnastik bunların içinde bireysel ve takım kategorilerinde peş peşe gelen başarılarıyla bir yıldız gibi parlamakta.

Örneğin bu ay içinde Azerbaycan'da yapılan Trambolin Cimnastik Dünya Kupası'nda ülkemize iki altın madalya kazandıran Sena Erçin Karakaş'la Sıla Karakuş yeni kuşak sporcular için özendirici örnekler.

Son yıllara baktığımızda ise; Duygu Doğan, Azra Akıncı, Peri Berker, Nil Karabina, Eda Asar'dan oluşan Ritmik Jimnastik Milli Takımımızın 2020'deki Avrupa Şampiyonluğu; gelişimini hızla tamamlayıp  dünya literatüründe kendisine yer bulmaya başlayan bu sporun ufkuna genişleten bir başarı öyküsü gibi sanki.

Dünya Jimnastik  Aerobik Şampiyonu Ayşe Begüm Onbaşı, artistik jimnastik paralel barda kazandığı bronz madalya ile olimpiyat tarihinde bir ilki gerçekleştiren Ferhat Arıcan, halkada dünya şampiyonu sporcumuz İbrahim Çolak, yine paralel bar aletinde ikinci olarak gümüş madalya ödüllendirilen Ahmet Önder Türkiye'nin sporda yeni yükselen yıldızı jimnastik branşının yüz akları arasında.

Eski milli jimnastikçi Federasyon Başkanı Suat Çelen'in de bu organizasyonun dünyada ses getirmeye başlamasındaki katkıları unutulmamalı.

Türkiye'nin 25 ilinin olimpik, 81 ilinin de irili ufaklı jimnastik yapmaya uygun kapasitede salonlarla donatılmasının, sporun sevilip yayılmasında önemli işlevi olduğunun altı çizilebilir.

Kuşkusuz madalyalarla gelen popülarite çok önemli. Başarıları da bir şekilde küçük de olsa medyada kendine yer bulmaya başladı.

Olmayan şey ise en büyük tehlike.

Bu kazanımların maddi karşılığının ne yazık ki yeterli olmadığı ise yadsınamaz bir gerçek.

Devletin küçük ödüllendirmesi dışında profesyonelliğin çok uzağında yaşamaya mecbur jimnastikçiler; 'bir voleybolcu, basketbolcunun onda biri kadar gelirimiz yok.  Yemişim ben kazanılan altın madalyaları' tarzında baş kaldıracak olsalar, verilecek yanıt bulabilir mi acaba bu ülkenin sporunu yönetenler!?..

Nadia Comaneci de olimpiyat şampiyonu olduğu günün koşullarında parasız ve yoksuldu.

Ama bugün durum çok farklı ve  profesyonelce düşünmek bir gelenek haline geldi.

O bakımdan ortaya konulan emeğin bir şekilde karşılığının verilmesi gerekmiyor mu sizce de?...


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları