Türkiye çeyrek finalden ötesine geçebilecek mi?

2024.07.03 17:37 - Son Güncellenme: 2024.07.03 17:39
A

Futbolda iyi oynamadan kazanmak bir başarı mıdır?

Elbette;

Hele bir de böylesine maçlar milli takımlar düzeyindeyse tadından yenilmez olur.

Ülke olarak dün gece itibariyle böyle bir süreci yaşamaya başladık bile.

'O zaman ne oluyor?' derseniz;

'Kazandık ya yetmez mi?' cilik tavan yapar.

Bir kaç satır eleştiri yöneltmeye kalkanlar klasik söylemle 'içimizdeki İrlandalılar' yakıştırmasıyla yaftalanır.  

'Yazma, görme, görsen de görmemezlikten gel';

Milliyetçiliğin dayanılmaz hafifliğiyle kanat takıp uçmaya kalkanlar, tek düze mantıkla spor yorumu yapmamızı bekliyorlar.

Aynen yukarıda sıraladığım cümlelerde olduğu gibi.

Kusura bakmayın ama, ben bu yaşa kadar mesleki değerlerimi kişisel çıkarlarımın önünde tutarak geldim.

Bu yaştan sonra da sapıtacak halim yok!

Biraz daha açık yazacak olursam;

'havan dövücüsünün hınk deyiciliği' bana göre değil!

Beğenmeyen başka adrese; sosyal medya işinize geldiği gibi yazanlardan geçilmiyor dostlar, bu kadar açık ve net!

Avusturya maçının 57. saniyesinde Merih Demiral'ın golüyle öne geçince, oyunun kalan dakikalarının millilerimiz için 'Çanakkale geçilmez' düzeninde geçeceğini kestirememek için aptal olmak gerekirdi!

İşte o geriye yaslanma refleksinin de kenarın önerisiyle değil, oyuncularımızın iç güdüsüyle gerçekleştiğini bir tarafa yazmayı unutmayalım.

Skoru koruma telaşesi içinde çocuklar belki de turnuvada ilk kez doğru oyunu uygularken iyi oynadıklarının farkına bile varamadılar.

Şaşkındılar, heyecanlıydılar, hırsları yüzlerinden fışkırıyordu adeta.

Bu farkına varamamanın yaptırdığı bireysel hatalar, Avusturya'ya maç içinde en az 3 net pozisyon yakalama fırsatı verse de; kalesinde 'ikinci Berlin panteri' kesilen kaleci Mert Günok'un olağanüstü performansıyla, 85 milyonun eksik olmayan duaları 'bizim çocukları' çeyrek finalist yapıverdi.

Maçın tarihe not düşecek en önemli detayına gelecek olursak;

Top Avusturya'da iken kendi yarı alanımızda uyguladığımız gömülü adam adama savunma, turnuvanın kalan maçlarında bizim dışımızda mücadele edecek 7 çeyrek finalist takıma ilham kaynağı olursa şaşırılmamalıdır.

İzledikçe basketboldan alınan ilham, futbolda yeni bir devrimin ayak sesi gibi geldi bana.

Olağanüstü başarılıydık bu savunmayı uygularken.

Maç öncesi görev tanımı yapılanlar topla buluşan rakibe doğru hareketlenirken, kademeyi de en iyi şekilde uyguladılar.

Yarı sahamızda sabırla ve inatla ayağa yapılan Avusturya paslarının tek bir amacı vardı.

Surlarımızda gedik açarak içeriye sızmak.

Onca denemenin boşa çıkması; bu savunma sistemine iyi çalışılmasının sonucuydu.

Doğru dürüst şut fırsatı bulamadılar.

Son tahlilde ikiyle birlerle delip geçme girişimlerini de kadememizi sağlam tutarak savuşturduk.

Kale gibiydik adeta, ne kadar deneseler de ayakta kalmasını bildik.

Son 20 dakikada iyice artan yoğun baskı, skoru korumanın getirdiği hafif panikleme sendromunun sonucuydu.

Şimdi buradan 'kaleci Mert Günok son saniyelerde kalesine yönelen o kafa topuna ahtapot gibi uzanarak müdahale edemeseydi uzatmalarda halimiz ne olurdu?' demek istemiyorum.

Golü yemediğimize göre sorun da yok!

Çeyrek finaldeyiz, 85 milyon da ayakta.

'Çanakkale geçilmez'i futbolu çirkinleştirmeden uygulamak da bir futbol becerisidir.

İtalyan antrenör Montella'nın da hakkını teslim edelim.

Gözlerin üzerine dikildiği bu maçta kusursuz bir yönetim tarzı sergiledi.

Şimdi 16 yıl aradan sonra yeniden çeyrek finaldeyiz.

Rakip Hollanda gibi bir futbol devi olsa da, Avusturya maçının moral motivasyonuyla çıkılacak bu karşılaşmada millilerimiz kolay kolay pes etmeyeceklerdir.

Kusurlarımızı da görmezden gelemeyiz.

Hakan Çalhanoğlu cezası nedeniyle oynayamayınca orta sahada oyun kurarken çok zorlandık.

Ayağa pas yapma yüzdemiz bayağı düştü, hücuma çıkarken çok basit ve kolay toplar kaybettik. (Özellikle Bursa kökenli İsmail Yüksek'in tercihleri yüreğimizi ağzımıza getirdi).

Montella kadrosunda Cenk Tosun dışında kalifiye birisi olmadığı için forvetsiz oynamaya mecbur kalıyor.

Bu onun suçu değil, Türk futbolunun ortak yarası.

Bakılınca böyle bir düzende oynayamaya devam eden belki de tek ülke biziz.

Işıl ışıl parlamaya devam eden performansıyla dünya devlerinde bile rahatlıkla oynayabilecek kalibrede bir yıldız olan Ferdi Kadıoğlu, turnuvada çok dikkat çekmeye başladı.

Bir kere olağanüstü yetenek.

Neredeyse hiç yorulmak bilmeden maçları sonuna kadar koşarak maç tamamlayabiliyor.

Oyun sezgisi, topu yönlendirmesi ve bire bir de çalımlarla adam eksiltme yetisi ile Türkiye standartlarının çok üzerinde bir oyuncu.

Aslında alternatifi olmadığı için sol bekte harcanıyor.

Montella, Kenan Yıldız'ın yetersiz kaldığı Avusturya maçında kendisinin ofansif yönünü kullanabilseydi belki de maç bizim için bu kadar zor bitmezdi.

Bilinmez belki de düşünmüştür de, elinde back up'ı olmayınca sol bek oynatmaya mecbur kalmıştır!

'Fenerbahçe şampiyona bitiminde Ferdi'den iyi para kazanarak transferine izin verecektir'. diye düşünüyorum.

Kazanınca bütün flu görüntüler bir anda gündeminizden düşüveriyor.

Oynayamadıklarınız, eksikleriniz, yapılan bireysel hatalar kimsenin aklına bile gelmek istemiyor!

O zaman;

Yaşasın 'kazanmak';

Yaşasın Türkiye...


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları