Son yılların en iyi maçıyla, en iyi milli takımını izledik

2024.10.15 17:21 - Son Güncellenme: 2024.10.15 17:21
A

Yazımın başlığına bir kere değil, binlerce kez imzamı atarım...

Son yılların en keyif verici maçıydı açık ara...

İzlanda gibi fizik gücü zirvelerde dolaşan bir takımı deplasmanda 4-2 yenmekle kalmadık, oynadığımız akıcı ve objektif futbolda da kendi sahasında beklemediği ölçüde zor durumlarda bıraktık.

Pozisyonlarımız boldu;

Yakaladığımız fırsatlar istatistiğe dökülünce; bir deplasman maçı için rekor düzeyde rakamsal veriler yazıldı hanemize.

Yakaladık; atamadık;

Bir ikisi girebilse maç farka bile giderdi; biraz da şansımız yoktu.

Bol bol şut attık, sağdan, soldan orta ve ataklarla rakibi bunalttık.

Bir dış saha maçında iki penaltı kazanırken; birbirinden nefis iki golle de heyecan tavan yaptı;

Bu kadarını İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, İspanya gibi futbolun devleri beceremiyor; daha ne istersiniz ki?

'Anlatmaya kimden başlayayım 'diye epey zorlandım.

Sanırım siz de benim gibi düşünüyorsundur.

Kenan Yıldız soy ismi gibi 'yıldız' gibi parladı maçın içinde.

Soldan geliştirdiğimiz her kanat akınında onun izleri vardı.

Sürati, çalımları ve akıl dolu ara pasları ile 90 dakikanın açık ara en iyi oyuncusu oldu.

Bu formu ve bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle daha büyük liglerle, kulüplerin radarına girmesi an meselesidir.

Kerem Aktürkoğlu'da Kenan Yıldız'a eş değer bir oyun çıkarttı.

Deparları ve süratiyle İzlanda defansını hallaç pamuğu gibi attı.

Attığı üçüncü gol jeneriklik olacak kadar mükemmeldi.

Böyle vuruşlarını nicedir izliyorduk Kerem'in.

Dün geceki ayrı bir güzeldi ve anlamı da büyük oldu.

Milli Takıma maçı kazandırdı.

Kendine özgü ayak içi plasesi rakibin başarılı kalecisi Valdimarsson'u avlayıp ay yıldızlı çocuklarımızı rahatlattı.

Dördüncü golde de takipçiliğiyle rakip kaleciyi hataya zorlayarak Arda Güler'in filelerde son bulan şutunun asistine imzasını attı.

Peki diğerleri?

İrfan Can Kahveci bir vurdu, pir vurdu;

Harika vuruşuyla milli takımı o buz gibi havada hayata döndürürken, maçı stattan ve ekrandan izleyenlerin de içi ısındı.

Geride Abdülkerim Bardakçı yine şahaneydi.

Kritik müdahaleleri ile rakibin bir çok atağını tehlikeye dönüşmeden önlemesini bildi.

Kafa toplarında da 'Gökler hakimi Gordon' gibiydi.

Yediğimiz golleri onun hatalarına bağlayanlara doğrusu şaşırıyorum.

Hakan Çalhanoğlu şanssız bir şekilde topa vururken yere düştüğü için kural gereği 'çift vuruş' olarak değerlendirilen ilk penaltısı dışında yine görevini en iyi şekilde yapmaya çalıştı.

Geriden oyun kurup, hücuma destek verdi.

Kaleyi gördüğü pozisyonlarda yaptığı sert şutlarıyla sürekli şansını zorladı.

Kendisiyle ilgili beklentilerin zirve yaptığı Arda Güler ceza alanı içindeki pozisyonlarda biraz ağır kalsa da; üstün top yeteneğiyle farkındalık yaratmasını bildi bu maçta da.

Dikkatlerin üzerine yoğunlaştığı bu maçta beceremediği tek şek kaleye isabetli şut atamamasıydı.

Kerem Aktürkoğlu'nun hazırlayarak kendisine servis ettiği pozisyonda son noktayı koyarak vazgeçilmezliğini tescil etmiş oldu.

O buz gibi soğuk havada ve buz tutmuş zemin üzerinde bundan daha iyisi Şam'da kayısıdır!..

Daha ne yapacaklardı ki?

Bu kadar hırslı ve üretken oyunun yüzü suyu hürmetine kaleci Uğurcan'ın hatalarını bile insan görmemezlikten gelebiliyor.

Bu benzetmeyi hiç sevmesem de 'bizim çocuklar' dün akşam Reykjavik'de gereğini yerine getirerek UEFA Uluslar A Ligi'ne dönüş yolunda önemli bir adım atmış oldu.

'Bizim çocuklar' bana göre çok absürt bir benzetme;

Hiç hoş değil ve bizim geleneklerimizle örtüşmüyor.

Futbolcularımız 'bizim çocuklarımız' ise, diğer branşta mücadele eden sporcularımıza ne sıfat takacağız peki?

Kimse kusura bakmasın; ayrımcılığın dik alası;

Maç sonunda diğer kanalları zapladım;

'acaba millilerle ilgili neler söyleyecekler' diye;

Kulp takanların sayısı hiç de az değildi.

Gülüp, geçtim!


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları