Olimpizm geleneği olmayan bir ülkede yazar olmak dünyanın en zor işi!

2024.07.30 18:45 - Son Güncellenme: 2024.07.30 18:45
A

Olimpiyattan olimpiyata gündemimize giren olimpik sporlar; keyif alabilmeyi bilenler için farklı bir dünyanın kapılarını aralıyor.

Peki nedir bu olimpik sporlar; hangi branşları içeriyor; isterseniz önce onunla ilgili bilgiler verelim.

Devam etmekte olan 2024 Paris Olimpiyatları'nda sporseverler atletizm başta olmak üzere, kürek, badminton, basketbol, boks, kano, bisiklet, binicilik, eskrim, futbol, cimnastik, halter, hentbol, hokey, judo, su sporları, modern pentatlon, tekvando, tenis, masa tenisi, atıcılık, okçuluk, triatlon, yelken ve voleybol branşlarında müsabakalar izliyorlar.

Ne alakaysa Uluslararası Olimpiyat Komitesi (UOK) açılışa sayılı günler kala yaptığı açıklamada break dansın ilk kez Paris Olimpiyatlarıyla programa kabul edildiğini duyurdu !.

Artık bundan böyle akrobasi ile taklalar atmanın bileşimi olarak kabul edilen break dance'ın katılımcıları; değişik kategorilerde yarışacak sporcularla birlikte pistte kendilerini gösterme fırsatı bulacaklar.

Bu tartışmalı karar ne zamandır olimpiyatlara katılmayı bekleyen squash dünyasında büyük tepkilerle karşılandı.

İtirazlarının ana nedeni de; squas'ın adı üstünde bir dans türü olan break dance'den daha fazla spora benzeyip, ilgi toplayacağı yönünde!..

Uzmanı olmadığım için bu konuda kim doğruyu söylüyor yorum yapmam doğru olmaz.

Olimpiyatları yakından takip etmeye çalışan bir spor yazarı olarak ekranda denk gelirsem bu branşı da pas geçmeyeceğimi şimdiden ilan edebilirim!..

Yani benden bu kadar; söz sırası bilenlerle, hayranlarının...

Yazımın başında 'keyif alabilenler için farklı bir dünyanın kapılarını aralıyor' demiştim olimpik sporlar için.

Gerçekten de öyle;

Futbolun neredeyse yaşam biçimi gibi olarak algılandığı Türkiye perspektifinde olimpiyat aracılığıyla ekranlara getirilenlere göz ucuyla bakılsa bile; heyecanlanmanın da kendine göre çeşidi olduğunu fark ediyorsunuz.

Dün Yusuf Dikeç'le Şevval İlayda Tarhan ikilisinin 10 metre havalı tabanca karışık kategorisindeki finalini izlerken heyecanlanmanın çeşidini farklı bir duygu ile yaşarken, keyif de aldım.

Konsantre olmaları bile diğer sporlara göre çok farklı olan bu kategoride ellerin titrememesi kadar, nefeslerin tutulup uzunca bir soluksuzluk döneminden sonra tetiğe basılması aşamasında sporcuların adrenalininin tavan yaptığını hissediyorsunuz.

Seyirci olarak da diğer kafilelerin yarışmacılarıyla az sayıdaki meraklısı dışında ekstradan kimse neredeyse yok gibi.

Aklınızdan o anda birden 'gol' türü bağırmalar geçiyor !.

Sessiz, naif bir ortamda ve kendine özgü bir ritüeli olan yarışmanın sonunda sporcularımız Yusuf Dikeç ile Şevval İlayda  Tarhan ikilisi, çok az bir puan farkıyla /14-16 / Sırp rakipleri Damir Mikec ve Zorana Arunovic'in gerisinde kalarak gümüş madalya kazanırken; Türkiye'de olimpiyat tarihinde ilk kez atıcılık branşında şeref kürsüsünün ikinci basamağına çıkma onurunu yaşadı.

Yusuf Dikeç'e de ayrı bir parantez açmamız gerekiyor.

51 yaşında olimpiyat madalyası kazanırken; 'ilk en yaşlı sporcumuz' olarak tarihe not düşmesi Türkiye adına farklı bir gurur tablosu oldu.

Benzeri bir başarı tablosu Mete Gazoz, Muhammed Abdullah Yıldırmış ve Ulaş Berkim'den oluşan klasik yay erkek milli takımımızdan geldi.

Dünya ve olimpiyat şampiyonu milli gururumuz Mete Gazoz'un klasik yay milli takımının bir bireyi olarak arkadaşlarıyla beraber sergilediği performans göğsümüzü kabartırken, yarışmanın sonunda ortaya çıkan tablo; trio yani takım halinde de dünyanın en iyilerinden birisi olduklarının kanıtı gibiydi.

Gazoz, Yıldırmış ve Tümer Fransa karşısında kıl payı finali kaçırdıktan sonra çıktıkları üçüncülük maçında; bu sporun önemli figürlerinden Çinli sporcuları 6-2 ile geride bırakarak bronz madalyanın sahibi oldular.

Okçuluktaki bu başarı ayni zamanda 100 yıllık olimpiyat tarihinde Türkiye'ye ilk kez takım halinde elde edilmiş madalyası olma onurunu da yaşattı.

Neredeyse Güney Kore ile özdeşleşen okçulukta Mete Gazoz'la kazanılan bireysel başarıların yanına, an itibariyle takım halinde kazanılmış bronz madalyada eklenince; bir anda bu sporun önemli aktörleri tarafından dikkate alınan bir ülke haline geliverdik.

Favoriler tartışılırken Güney Kore, Çin ve ABD'nin yanına Türkiye'nin isminin de eklenmesi ayrı bir gurur tablosu bizim için kuşkusuz.

Okçuluktan keyif alabilmeniz için ekranın başında sporcular gibi konsantre olmamız gerekiyor.

Okun gerildikten sonraki saniyelerde sporcuların yüzlerine bakılınca nasıl farklı bir duygu yoğunluğu içinde olduklarını fark ediyorsunuz.

Arkalarındaki antrenörleri de sabit dürbünle uzaktaki yuvarlak halkalardan hangilerine isabet kaydettiklerini takip ediyor. 

İyi atış yapanın yüzünde gülümseme, 10'un altındaki hedefleri vuranlarda ise ister istemez kendini belli eden hayal kırıklığının iz düşümleri görüyorsunuz.

Coşkunun neredeyse hiç olmadığı bu sporda alkışlar atışlar bittikten ve kimlerin ne derece aldığı belli olduktan sonra yükseliyor.

Zaten sporcuların hedeflere motive olabilmeleri için yarış ortamında genel sessizlik mutlaka şart.

İzleyenler de bu kültürle tribünlere gelmiş insanlardan oluşuyor.

İlgimi çeken müsabakalardan birisi de; olimpiyatların ilk gününde masa tenisi kadın sporcumuz Sibel Altınkaya'nın son 64 tur maçında Çin asıllı 61 yaşındaki Lüksemburglu sporcu Ni Xia Lian ile yaptığı karşılaşma oldu.

Neredeyse annesi yaşındaki rakibine (!) 3-11, 7-11, 11-9, 12-10 ve 6-11'lik setlerin sonucunda 3-2 kaybeden sporcumuz ilk kez yer aldığı olimpiyatlara veda ederken; olimpiyat ve dünya şampiyonluğu madalyalarına sahip rakibi sevincini elini tribünlere doğru havaya kaldırarak paylaştı.

Fazla aşırıya kaçmaması taktir topladı; maç içindeki sempatik tavırları da en maç performansı kadar dikkat çekiciydi.

Sosyal medya üzerinden maç sonunda yapılan yorumlarda Sibel Altınkaya'yı ninesi yaşındaki rakibine yenildi (!) nakaratı üzerinden tiye almaya çalışan müptezeller; olimpizm ruhundan bi haber kör cahillerdir.

Olimpiyatlarda yenmek ya da yenilmenin ötesinde katılım göstermenin önemli ve birincil faktör olduğunun farkına varamayanlara daha ne söylenebilir ki!?

Olimpiyatlar bütün heyecanıyla hız kesmeden devam ediyor.

İster anlayın, ister anlamayın seyir portföyünüzü genişletmek istiyorsanız; bulduğunuz her boş vaktinde karşınıza hangisi çıkıyorsa kaçırmadan izlemeye çalışın derim.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları