Küheylan; M. Ali Erbil, Kerim Afşar

2023.01.21 00:43 - Son Güncellenme: 2023.01.21 08:07
A

Yanılmıyorsam 1974 yılının Kasım ayı idi.

Yani bundan tam 49 yıl önce.

Ankara Cebeci'deki Hukuk Yurdu'nda kalıyorum.

Okulum da yurda yürüme mesafesiyle 15 dakika uzaklıktaki Hacette Üniversitesi.

Anadolu'nun değişik şehirlerinden gelmiş, neredeyse tamamı memur, işçi, çiftçi, köylü çocuğu olan yaklaşık 300 öğrenciyiz o daracık, bakımsız, çeşmelerinden haftada bir gün soğuk su akınca bayram yaptığımız (!) yurtta.

Sol siyasetin en uç noktada yaşandığı bu mekanda yurdun koğuş ağaları (!) öğrencileri kendilerince kategorize etmişlerdi!.

Eylemcilerle, duvara slogan yazan aşırı fraksiyonculara hiç bulaşmazdık 'inekleyen'; yani dersini çalışanlar grubu olarak.

Boş zamanlarımızda en büyük keyfimiz; Cebeci'nin içine yayılmış sinemalarının gece seanslarına gitmek olurdu.

Bir futbol ve basketbol hastası olarak ben ayrıca Ankaragücü ile ODTÜ ve Kolejlilerin (TED Koleji) maçlarını kaçırmazdım hafta sonlarında.

Radyodaki istek programlarından posta kartı ile şarkı isteyen, sinemaya giden, olabildiğince derslerini çalışan bu grubun ortak bir başka hobisi de Ankara'nın tiyatrolarını gezmek olurdu.

Bir gün kütüphanede aramızda sohbet ederken, grubun kültür elçisi Antakyalı Süleyman Miçooğulları'ndan ilginç bir öneri geldi.

'Arkadaşlar Büyük Tiyatroda Küheylan diye bir oyun başlamış. Giden kimle konuştuysam oyundan ziyade; M. Ali Erbil isminde 17 yaşındaki bir çocuğun performansını anlattı. Bir psikopatı canlandırıyormuş. Ne dersiniz hep birlikte gidelim mi?

Okey çıkınca biletlerimizi de Süleyman'a aldırdık.

O yıllarda sudan ucuzdu devlet tiyatrosundaki oyunlar. Öğrenci biletleri de indirimli olurdu.

O gece Ankara Devlet Tiyatrosu'nun büyük sahnesi tıklım tıklım doluydu; ilk kez gittiğim için gösterilen ilgiye bayağı şaşırmıştım.

Süleyman 'M. Ali Erbil diye bir oyuncu varmış' diye uyardığı için bütün dikkatimle ona yoğunlaştım.

Konusu kısaca şöyle;

Henüz 17 yaşında olan Alan Strang bir gece 6 atın gözünü oyar ve o güne kadar kendisinin varlığından bile haberdar olmayan bir şehrin nefretini kazanır.

Mahkeme Alan'ı (yani M. Ali Erbil'i) tedavi etmesi için tecrübeli psikiyatr Martin Dysart'ı görevlendirir.

Alışılmışın dışında bir doktor-hasta ilişkisinin sergilendiği oyunun çarpıcı, sert ve şiirsel hikayesi bu iki ana karakter etrafında dolaşıyordu.

Zaman zaman kontrolden çıkman Alan'ı sakinleştirmek için Dysart'ın soğukkanlı telkinlerinin destansı bir anlatımla sahneye dökülmesi; hala unutamadığım anekdotları arasındadır oyunun.

O yılların Dysart'ı oynayan; devlet tiyatrolarının yetiştirdiği en büyük isimlerden birisi olan Kerim Afşar'.

Yeri doldurulamayan gazeteci rahmetli Uğur Mumcu'nun 'Kerim Atatürk' lakabını taktığı bir yaşayan efsane idi.

Ayni zamanda bir dublaj ve sinema sanatçısıydı Afşar.

Muhteşem ötesi bir oyunculuk sergilemişti o akşam.

Tabii sonraki akşamlarda.

Hayran kalmış,  adeta nutkum tutulmuştu.

M. Ali Erbil'le birlikte öyle bir döktürdüler ki oyunun içinde;

Oyun bitip, perde inerken salon yıkılıyor sandım.

Bütün oyuncular el ele izleyenleri selamlıyor; M. Ali yani Alan'la, Kerim Afşar yani Martin Dysart hem oyunun tüm kadrosuyla, hem de ikili olarak bir, iki,üç değil sayısını unuttum defalarca sanki bir müzisyen gibi bis yaparak sahneye dönmüşlerdi.

Oyun içinde Alan Strang ile Martin Dysart'ın karşılaştıkları ilk andan itibaren tutkunun ve normalliğin sınırlarıyla yüzleştiği bu baş yapıt; sezon bitene kadar kapalı gişe oynayarak sahneden inmemişti Büyük Tiyatroda.

Oyun bitti, otobüsle yurda dönüyoruz.

Aramızda oyundan çok M. Ali Erbil'i konuşuyoruz.

'Ağabey kim bu çocuk yahu; şaşırdım kaldım. Bir rolün hakkı bu kadar mı iyi verilir'...

Yurdun kapısından içeri girene ismi düşmedi dilimizden.

Meğer beğenen sadece biz değilmişiz Küheylan'la orada Alan Strang karakterine hayat veren Erbil'i.

Benim üniversitenin kültür sanat tutkunları da kaçırmamışlar oyunu.

O yıllarda gazetelerin kültür sanat sayfaları bugünkü gibi kapsamlı değil.

Bilemediniz yarım sayfa; ya da bir köşe.

Sadece tiyatroya ilgi duyan köşe yazarları kalem oynatırdı o yıllarda.

Bunlardan birisi de yıllar önce yayın hayatına son veren Ses Dergisi'nin kültür sanat eleştirmeni Sezai Solelli idi hiç unutmuyorum.

Göklere çıkarmıştı genç oyuncuyu usta yazar ' Tiyatro yeni bir yıldız kazanıyor' diyerek; Erbil'e özel bir köşe ayırmıştı.

Sonradan öğrendim; M. Ali Erbil Ankara Devlet Konservatuarında öğrenciymiş o sıralarda.

Yakınlarıyla, sanat çevresi bir oyundaki rolüyle tiyatro dünyasını ayağa kaldıran M. Ali'nin eğitimini tamamlamasıyla kat edeceği yolu düşünürken; sanatçı ani bir kararla tiyatrodan koparak, farklı bir mecraya; sinema sektörüyle eğlence dünyasına yönelmiş.

Tabii bu tercihi de daha çok para kazanmak için yapmış.

Tiyatro sonrasının M. Ali'sini hepimiz aşağı yukarı iyi biliyoruz.

Yıllar a sığdırdığı fırtınalı özel yaşamı ve hayatı alaya alan vurdumduymazlığıyla kendine yeni bir dünyanın kapılarını aralayan uçarı bir çocuk;

Çamaşır değiştirir gibi eş değiştirerek daldan dala konan, çılgın gecelerin eğlenceli sunucusu;

Yeni çizgisinde hiç boş geçmeyen bir karakterin baş kahramanı olarak magazin sayfalarının değişmez figuranı.

Gün oldu çarkı felekte içinde saklı kalan tiyatro cevherinin pırıltılarını saçarken izledik kendisini.

Gece oldu Kıbrıs'ın renkli dünyasında başına oturduğu ruletlerin ihanetine uğrayarak kazancını sıfırladı.

Bunca hızlı yaşamın sonunda yakalandığı kaçış sendromu hastalığı ise; hızına yetişemeyen vücudunun kendisine isyan edişi gibiydi sanki.

Sözün özü 'Küheylan' ile şaha kalkan içindeki o kıpırdı, kendisini gibi usta bir sanatçı ve film yıldızı olan babası Sadettin Erbil'in öğüdünü yerine getirememesinin iz düşümünü olarak ayna tutmakta M. Ali Erbil'i dünden bugüne uzanan karmaşık yaşam öyküsüne.

Bana bu satırları; geçenlerde bir sosyal medyada okuduğum 'Peter Shaffer'in Tony ödüllü baş yapıtı Küheylan; Çolpan ilhan & Sadri Alışık Tiyatrosu ve Piu Entertainment iş birliğini ile Zorlu PSM'nde yeniden sahnelenmeye başlıyor' haberi yazdırdı.

'Eğer spor yazarı olmasaydım mutlaka kültür, sanat eleştirileri yapmak, izlediğim filmlerle, gittiğim tiyatro oyunlarını kaleme almak isterdim' diyen tutkulu bir gazeteci olarak; 'Küheylan'ın yeniden sahneleneceğini öğrenmenin içimde kopardığı fırtınayı anlatmaya çalıştım.

Kuşkusuz bu kez de 17 yaşındaki psikopat eğilimli Alan Strang'ta Emir Özden ile; onu analiz ederek iyileştirmeye çalışan psikiyatr Martin Dysart'da anadan babadan tiyatrocu (Sadri Alışık & Çolpan İlhan'ın oğlu) Kerem Alışık rollerinin hakkını verecek olsalar da;

Kopyaları asıllarının yerini asla tutamıyor.

Benim için Alan Strang 1974 yapımı Küleyhan'ın M. Ali Erbil'idir.

Martin Dysart'ı da Kerim Afşar,

Oyun Şubat'ta yapacağı prömiyerin ardından tiyatro severler buluşacak.

Zaman içinde Bursa'ya  turne yapar mı oyun bilemiyorum.

Gelirse mutlaka izlemeye çalışın;

Ben de çalışacağım.

Sizlerden bir farkla;

Üniversite yıllarında öğrenciyken; seyredip etkisinde kaldığım iki büyük efsane oyuncuyu gözlerimde canlandırmaya çalışarak...


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları