Kötüler ve iyiler!

2022.10.10 17:33 - Son Güncellenme: 2022.10.10 17:33
A

Asla kötü değildi takım Tarsus İdman Yurdu önünde;

Mücadele etmeye çalışırken, hiç geri adım atmadılar.

Daha açık bir söylemle;

Bu kadronun kapasitesi neyse o kadarını oynadılar. Yapabileceklerinin en iyisini vermeye çabaladı gireni çıkanıyla hepsi.

O yüzden;

Samimiyetleriyle, iyi niyetlerine inandığım bu gencecik çocukları kalkıp ta eleştirmeye kalkmak insafsızlık olur, ayıp olur, üzülürler.

 Beklentiler de sanıldığı gibi yüksek değildi;

Kendi aralarında yaptıkları değerlendirmede 'beraberliği peşin peşin başarı olarak kabullenenlerin' içinden yürüyerek geldim maça ben de.

Biraz şanssızdık; çokça da tecrübesiz...

Sahanın her metre karesine yetişebilme adına atılan deparların doğal sonucu diyebileceğimiz krampların o körpecik bacaklara peş peşe girmeye başlamasıyla fizik olarak düşmek beraberliğin ana nedeniydi.

İşte tam da o sırada talihsiz gol yenildi.

Yenseydik şahane olacaktı elbette;

Gerçekleşebilseydi; bu ekstra üç puan camianın gelecek günlere biraz daha umutlu ve moral olarak güçlenmiş bir şekilde bakmasını sağlayacaktı.

Nasip değilmiş.

Çok ter döktüler maçı çevirebilmek için;

Neylersiniz ki 2004'lü, 2006'lı çocuklarla maalesef bu kadar oluyor.

Bir yerden sonra da kopuveriyor maç;

Tecrübe ağır basıyor...

Bizim için kırılma noktası; Hasan Ayaroğlu'nun ilk yarıda sol çaprazdan yakaladığı pozisyonda kaleyi gördüğü anda vurma yerine, ısrarla sıfıra inerek orta yapma kararsızlığıydı.

Gol gelmiş olsaydı; ikinci yarı her şey çok farklı olabilirdi.

Çocuklar bir yere kadar gelip, üretemediklerinde hemen ağabeyleri ve sahanın patronu Enver Cenk Şahin'in ayağına bakmaya başlıyorlar.

Enver Cenk Şahin oynar, atarsa sorun yok; yoksa işimiz zor değil, çok zor.

Dün akşam yine elinden geleni yaptı.

Birisi serbest vuruştan şahane mi şahane, diğeri kişisel beceriyle kaydettiği iki kritik golle genç arkadaşlarını maçın içinde tuttu.

Sağında, solunda, merkezde ve ileride şöyle orta seviyelerde destekçileri olabilse; değil bu maçı değil, her maçı kazanır Bursaspor; taraftarın da yüzü güler.

Ama yok işte; belki bu durum sezonun sonuna kadar böyle devam edecek;

Kabulleneceğiz, katlanacağız, kongrede bir mucize gerçekleşip de, ' gökyüzünden kurtarıcılarımız' imdada yetişmezse Allah göstermesin daha kötüsü bile göreceğiz.

Dün gece en çok ortada top tutup, pas yapabilen birisi çok arandı. Kanatlardan da bindirme yapabilenler.

Abdullah Tazgel solda; 16 yaşındaki Mustafa Genç'te sağ kanatta ellerinden geleni yapmaya çalıştılar.

Dedim ya; bir yere kadar, daha fazlası olamıyor.

Forvetsiz oynamaya mecbur kalmak da bir başka sıkıntı.

Enver Cenk Şahin dün 'ful aksesuar' dı;  ileride serbest oyuncu olarak hem bu bölgeyi doldurmaya çalıştı, hem de 'on numara' rolünden forvete kayarak açık üstüne açık kapattı.

Böyle kritik bir maçta ve çocukların zaman zaman baskı yiyerek bocalamaya başladığı dakikalarda tribünlerin tepkisi çok olumluydu.

Hiç aşırıya kaçmadan, sonuna kadar takımın arkasında durarak destek vermelerini taktirle karşıladım.

Ah o pet şişeler yok mu?. Bir de gereksiz yere atılan yabancı maddeler.

Olmasalar her şey çok daha güzel olacaktı.

Rakipler bilerek tahrik ediyor, maalesef küçük de olsa bir grup taraftar da bu tuzağa düşerek elinene  geçerse sahaya fırlatıyor.

Kulübün ekonomik olarak çok zor durumda olduğunu bilmeyen yok.

Bu yanlış eylemin sonucunun da; para cezası olarak kulübe fatura edildiğini artık her kesimin anlayarak, kendini zapt-ı rap altına almasının zamanı geldi de geçiyor bile.

Bu renkleri zararımız dokunmadan sevmeyi öğrenmeliyiz.

 Sanki başka birisi bu tüyü bitmemiş çocukların oynadığı kadroya 'koşa koşa antrenör olacakmış gibi'  Tahsin Tam'ı sosyal medya üzerinden linç etmeye kurgulanmış bir kesim türedi ki; peşin söyleyeyim hem nafile çaba bunların ki, hem de çok yakışıksız.

İnanın bu takıntılı tiplerin derdi Bursaspor'un çıkarı filan değil; bir şekilde ve ne nasıl olursa olsa yönetime gelerek kendi egolarını tatmin etmek!

Birilerinin arkasına, ya da sağına soluna yaslanıp Bursaspor üzerinden koltuk devşirmek!

Bakın 'menfaat için' demiyorum, çünkü kulübün kasasından nemalanmaya bir şey kalmadığı için; geldiklerinde olsa olsa şampiyonluk kupasını haraç mezat satarlar...

Yeter ki koltuk olsun; isterse çamurdan olsun..

Haşat ederler kulübü Özlücesi, Vakıfköyü ile..

Kovulanlar bitince de; geri çağıracakları Çağatay Yılmaz'la, Hasan Basri Ünal üzerinden kadroya çekilen ayarla Süper Lig yürüyüşünün startını verirler!.

Ondan sonrası da tufan zaten...

Tahsin Tam, İsmail Ertekin, Ömer Furkan Banaz, Alinur Aktaş'ı  tu taka kötülemek; koltuğa yerleşmenin sihirli formülü!.

Paraları yok ki kulübü ayağa kaldırsınlar;

Yani sen, ben, siz, biz kısaca bu kulübe üye kim varsa; bu muhalif grup kadar kıvırır işi.

Tahtayı açmanın bedeli en az 160 milyon TL, artı transfer yasağını kaldırmak için Emin Adanur'dan miras kalan yabancı kazmalara ödenmesi zorunlu alacaklar da cabası.

Var mı bu kadar sermaye; dolar, avro, sterlinler...

Para basacak darphanelerinin olması lazım.

Onun için göreve geldiklerinin daha birinci haftasında Alinur Başkan'ın kapısının önünde 'biz ettik, sen eyleme. Ne zormuş burayı yönetmek. Ne olursan bir el uzat' diye nöbete durmazlarsa ben bir şey bilmiyorum!.

Olağanüstü seçime de fazla bir şey kalmadı şunun şurasında.

Hep beraber bekleyip, göreceğiz...

 


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları