Yazıma direkt  bir soru ile başlamak istiyorum.

Adam gibi maç izlemesini ne zaman öğreneceğiz?

Bu sorum her platform için söz konusu;

Sadece stadyumlarda değil, salonlarda da öfke iyice tavan yapmış durumda...

Rakiple, hakemlere tahammülümüz kalmadı;

Küfür ve hakaret dilimizin ucunda.

Elimizden para, pet şişe, çakmak eksik olmuyor.

Sahaya bir şey atınca, ya da sinkaf edince; sanki her şey geri gelecek, işler düzelecek sanıyoruz.

Tersine takımlarına zarar veriyor böylesi tipler;

Hakem de olaylar yatıştıktan sonra; hiçbir şey olmamışçasına bildiği gibi yönetmeye devam ediyor..

Sonuçta kaybeden tuttuğu takım, kazanan rakip; çıkan olaylardan nemalananlar da hakemler (!) oluyor.

Futbol fanatiklerinin kirletmediği bir salonlar kalmıştı; oraya da burunlarını sokmaya başladılar.

Gerçi önceden de yaşanırdı bu türden rezillikler; Sinan Erdem'deki son olaylar hepsinin üzerine mum dikti.

Beşiktaş-Fenerbahçe maçında yaşananların eleştirisi bile yapılamaz!

Sorsanız basketbolun en basit üç kuralından habersizdirler;

Dümdüz gittiler hakemlerle, Fenerbahçelilere.

O salonlara asla girmemesi gereken futbolun holiganları yönetici eliyle basketbola indirgenince hep böyle olmuyor mu?

Sadece İstanbul'da değil, Bursa'da, İzmir'de ve her yerde...

Fenerbahçeli Yam Madar'ın gözüne isabet eden madeni para oyuncuyu kör etmiş olsa 'oh olsun' diye bağıracaklar!

Yönetimler de birbirlerini suçladı durdu maç içinde ve bitiminde.

'Ben masumdum, sen kışkırttın'

Oyuncuya isabet eden yabancı maddenin masumiyeti mi olurmuş?

Kafa başka şeylere çalışıyorsa 'bal gibi olur.'

Şimdi Kadıköy'deki rövanşta kim bilir neler, neler olacak?

Fenerbahçe altta mı kalacak sanılıyor?

Küfür, tehdit, bozuk para çakmak, pet şişeler...

Şimdiden stoklamaya başlamışlardır bile!

İnşallah bir şey yaşanmaz da biz yanılır, özür dileriz.

Bu mesleğe salon sporları yazarak başladım.

Ve hep şunu iddia ettim.

Salonların seyircisi kendine özeldir,

Efendidir, centilmendir, sportmendir.

Ailesiyle, eşi, dostu, yakını, kız arkadaşıyla gelir.

Güzellikler işte bu zümreler ile yaşanır, yaşatılır.

O zaman daha güzeldir basketbol, voleybol...

İzlemeye doyamazsınız.

Bir de şunu rica ederek, yazmışımdır.

'Sokmayın şu salonlara futbolun holiganlarını'

Başkanlar, menacerler, yöneticiler yani;

Bari oraları güzel ve temiz kalsın, küfür girmesin, yabancı cisim atılmasın.

Sen misin böyle söyleyen;

İşlerine çomak sokmuş gibi olduk, bizi hedef tahtasına oturttular.

Ağızları dolu, niyetleri belli azıklıklarla belki maç kazanırsınız belki ama; itibarınız biter, prestijiniz sıfırlanır, dile düşersiniz,

Sizi  bir daha içlerinde görmek istemezler.

Bunları an itibariyle yaşıyoruz, yaşayacağız da...

Beşiktaş ile Fenerbahçe arasındaki rekabet beni zerre ilgilendirmese de; o rezaletin üzerinden içeriye mesaj vermek istedim.

Futbol seyircisi stadında kalsın;

Basketbola da bu sporu sevenler gelsin.

Lütfen...

Bir başka önemli konuya da değinmeden edemeyeceğim.

Maçın baş hakemi Emin Moğulkoç Fenerbahçeli Yam Madar'ın gözünü kör etmeye niyetlenmiş o seyircisi taltif edercesine; maçı tatil etmeye cesaret edemedi!. (Ya da tribünleri boşaltmaya)

Yetki elinde, 3 anons yaptırmışsın,

Daha ne beklersin ki?

Gir soyunma odasına, maçı tatil et.

Olmadı tribünleri boşaltarak oynat.

O para Allah korusun senin ya da hakem arkadaşlarından  birisinin gözüne isabet etse iyi mi olurdu?

Bir saniye durmaz, içeri kaçardın.

Hakemin canı can, oyuncunun patlıcan!

Riski göze alamayan Emin Moğulkoç  bu maçta kötü bir sınav verdi.

Bakalım MHK'nin başındaki Recep Ankaralının kararı nasıl olacak merakla bekliyorum.

En başa döneceğim.

Türkiye'de adam gibi maç izlemesini bilen sporsever sayısı çok az.

Akil sınıfından taraftar neredeyse kalmadı; tribünler kendi maçını oynamaya gelenlerle doluyor...

Son tahlilde;

Futbol sahalarıyla, basketbol salonlarını holiganların cirit attığı mekanlara çevirdik.

Oturup hep birlikte kına yakalım...