Bursaspor'la ilgili maç değerlendirmelerimi 'bir gün'lük aradan sonra yapma geleneğimi  sürdürmeye kararlıyım!

Ne olur ne olmaz;

Maç sonrası o sinirle ve sıcağı sıcağına kırıp, dökme yerine; sakin bir kafayla ve soğukkanlı bir şekilde yorumlamanın 'en iyisi' olacağına kendimi iyice inandırdım diyebilirim.

Kötü müydük yine?

Fazlasıyla;

Ligin düşme hattının biraz üzerindeki bir takıma özellikle ilk yarıda inanılmaz pozisyonlar verdik.

Oynadığı 16 maçta sadece 10 gol atabilmiş bir rakibe; 1-0 önde iken neredeyse yürüye, yürüye çok ucuz bir gol attırdık.

İlk yarıda kalemizden eksik olmadı Tokat Belediye Plevnespor;

Köşe vuruşlarının biri bitmeden diğeri başladı;

Altı pasta ve ayni pozisyonun devamında üç kez üst üst denemesinde bulunsalar da, topu bir türlü ağlarımıza dürtemediler!.

Bir yesek; o berbat görüntümüzle mahvolmuştuk.

Kim bilir maç nerelere gider, nasıl biterdi artık orası soru işareti;

Musa Çağıran'ın değerlendirmediği fırsat dışında bir pozisyonumuz olmadı ilk yarıda.

İkinci yarıda da görüntüsü değişmedi Bursaspor'un;

Silik, heyecansız ve isteksiz oynamaya devam etti;

Böylesine kötü bir oyunun mazereti de; patates tarlasından farklı olmayan sahanın zeminiydi;

Böyle savunma yaparsanız, ben de size şu soruyu yapıştırırım hiç kusura bakmayacaksınız;

Tokat Belediyesi Plevne sanki uzayda mı oynadı da, zemine mazeret buluyoruz!

Burası 3. Lig; her yer tarla, her yer köstebek yuvası gibi;

Alışacağız, alışmalıyız...

İtiraz etsek de bir şeyleri değiştiremeyeceğimize göre;

Pablo Martin Batalla deplasmanlar için takımın idmanlarını Özlüce'de yapmayı bırakıp, Bursa'nın zemini en kötü sahası neresi ise arayıp bulmalı ve oyuncuları oraya götürerek çalıştırmalıdır.

Gırgır geçmiyorum, gerçeği söylüyorum;

Koşullar kötüyse; sen benzeri koşulların ayağına giderek kendini alıştıracaksın;

Bu lig bitene, işkenceden kurtulup 2. Lig'e çıkana kadar;

Maçın kırıma anı 80. dakikada tek başına gole giderken Özgür Sürer'in düşerek kendi kendini diskalifiye etmesiydi!

O golü atabilseler; belki maç beraberliğe bile evrilemezdi!

Şansımız varmış, büyük bir lütuf oldu Özgür'ün devam eden sakatlığının nüksetmesi nedeniyle kendini yere bırakması;

En yakın rakibimiz KSK boş durur mu; anında böyle bir pozisyonu istismar etmek için sosyal medya trolleri üzerinden konuyu 'şike yapıldı' demeye getirdiler!

'Şikeye niyet eden takım' 80. dakikaya kadar bekler mi?

Kalesini daha önceden açarak 'buyur gelin' der!.

İftiralarınızla boğulun e mi?

O golü atamayınca biz anında refleks göstererek Furkan Özyapı ile öne geçtik, ardından Abdullah Tazgel'in rakibine çok kolay geçildiği pozisyonda ve neredeyse sıfırdan basit bir yedik;

'Maç bitti' diye karalar bağlamaya hazırlanıyorken; Musa Çağıran'ın altın kafası krize girecek maçın sonunu çok şükür tatlıya bağladı.

İşte Bursaspor budur;

Bazı maçlarında kötü oynar, fıtık eder, saç, baş yoldurur;

Ama sonunda bir çıkış yolu bularak maçı kazanıverir.

İki maç üst üste kötü oynayarak berabere kalmıştık;

Bu maçı da futbola benzemeyen bir oyunla devam ederken, kazanıp seriye son verdik.

Şimdi gelelim işin gerçeğine;

(Bu söz bana çok sevdiğim ve hala unutamadığım eski teknik direktörlerimizden rahmetli Nevzat Güzelırmak'tan bir armağandır.)

Oyuncularla, Pablo Martin Batalla'yı Pazar günkü performansları nedeniyle eleştirelim de;

Daha fazla ileri gitmeyin derim; yanlış yaparsınız;

İnsana 'bir de puan cetveline bakarak konuş' derler sonra;

KSK ile aramızdaki puan farkı 9;

17 maçta 13 galibiyet almışsın;

Sadece 4 beraberlik, sıfır yenilgi ile Türkiye'deki liglerin yenilmeyen 4 takımından birisisin ( Diğerleri Galatasaray, Aliağa ve Sarıyer)

'Gözüne, gözlük' derlerse mahcup olmaz mısınız?

Başarılı gidişe çomak sokmakla suçlanır;

Sosyal medya trollerinin boy hedefi olarak kabuğunuza çekilirsiniz.

Bursaspor benim için bu görüntüsüyle bile başımın tacı, gönlümün efesidir; 

Unutulmamalıdır ki kötü oynayarak kazanmak da bir futbol becerisidir.

Demek ki Bursaspor büyük takım;

Pablo Martin Batalla'da iyi hocadır;

Dünyanın bu kadar derdi varken bir de Bursaspor'u kafaya takmayın;

Relax olun, yani gevşeyin;

İyi kötü, otura kalka şampiyonluğa gidiyoruz;

Daha ne istiyorsunuz ki!?