Basketbolda Fransa hezimetinin düşündürdükleri

2024.07.05 17:18 - Son Güncellenme: 2024.07.05 17:18
A

Son hazırlık maçında Fransa'dan 50 sayı fark yiyen A Milli Basketbol takımı, sakat oyuncuları bahane ederek (!) Sırbistan'daki turnuvaya katılmama kararı aldı.

Yöneticilerimiz sanırım 'daha beteri olursa sonra nasıl hesabını veririz' diye düşünmüş olmalılar!

Öyle ya, Allah korusun 50 sayının üzerindeki skorlu yenilgileri nasıl savunabilirler ki?

Basketbol medyasında duyarlı bir kaç kalemle, site dışında bu yüz kızartıcı sonucu sorgulayan fazla kimse olmadı.

Hatta sonucu sadece skor olarak verirken, sanki üstünü kapatmak istiyor gibiydiler.

Fransa NBA patentli oyuncularını oynatmış bile olsa, milli takım olarak bu kadar fark yiyerek yenilmeye hakkınız yoktu çocuklar.

Senin de 'şampiyonlar şampiyonu' Ergin Ataman!

Özel de olsa rezil ve utanılası bir yenilgi aldık.

Alay konusu yapılacak bir skordu çünkü

Şimdi kalkıp;

'Ama biz de NBA'de oynayan oyuncularımız yoktu da ondan' savunması yapmaya kalkmayın sakın.

Yemezler, kimseyi de inandıramazsınız.

Bu skorun suratımıza çarptığı gerçek şudur.

Türkiye basketbolda koşar adım geriye gidiyor!

Nasıl geldi böylesine perişan bir duruma basketbolumuz?

Görmemek için kör olmak gerekir.

O zaman nedenlerini sıralayalım mı?

Ne yaptığını bilmeyen, beceriksiz bir federasyon,

Kendi öz kaynağından oyuncu yetiştirme yerine yabancılara sırtını dayayarak günü birlik yaşayan kulüpler, -istisnaları dışında-

En önemlisi piyasayı kokladıktan sonra arz talep dengesini kendi lehlerine kullanarak -sanki pek matah bir şeymişlercesine- eksiklerini tamamlayacaklarına 'fırsat bu fırsat' diyerek fütursuzca ve sorumsuzca dünyaları isteyen oyuncularımız!

Aldınız mı boyunuzun ölçüsünü Fransa'dan?

Madem bu kadar iyisiniz, madem para istemeye gelince burnunuzdan kıl aldırmıyorsunuz?

Neden direnemediniz Fransa'ya?

Niçin mücadeleden imtina ederek yüzümüzü kızarttınız?

Özel de olsa alınan 50 sayı farklı bu tarihi hezimet, alayınızın kariyerine kara bir leke olarak yazılacaktır.

Hiç kusura bakmayın.

İsterken karşılığında bir şeyler vermeyi bilemeyenlerin söylenecek lafı da olamaz.

Ben Efe Aydanlı, Mehmet Döğüşkenli, Erman Kunterli, Harun Erdenaylı, İbrahim Kutluaylı, Necati Gülerli, Zeki Tosunlu, Kemal Erdenay ve benzerlerinin lig ve milli maçlarını izleyerek bugünlere gelmiş bir jenerasyonunun gazetecisiyim.

O günlerin oyuncuları, hiç abartmıyorum bugünlerin jenerasyonuna en az on basar!

O günlerde ruh vardı, yürek vardı, cesaret vardı, milli formaya saygı vardı.

Taş gibiydiler taş, yenilirken bile kök söktürürlerdi.

Ne maçlardı o maçlar hangisini anlatayım ki?

O günlerde öyle bugünkü gibi büyük paralarda yoktu;

Mütevazi rakamlara oynayarak gönüllerimize girmişlerdi;

Bugünkülerde ise para gani,

Üstelik verilenleri beğenmeyerek kapris üstüne kapris yapıyorlar!

'Yok şunu isterim, yok buna oynarım'

İyi de milli formayı giydikten sonra parkede sapır, sapır dökülüyorsunuz.

Bir halt ettiğiniz yok buna ne diyeceksiniz?

'Bu kadar paralara biraz oynar gibi yapsanız da, sizi izlerken yüzümüz kızarmasa'  diyeceğim de kim dinler ki?

Türk basketbolundaki çöküşün birinci nedeni, alt yapıya 'laf olsun' diye yatırım yapan federasyon ve kulüplerdir.

Yabancı sayısının 4+3 gibi saçma bir kuralla 7'ye çıkartılması Türk basketbolunun ayağına kurşun sıkmakla eş değer oldu.

Bu kararı alan da Türkoğlu ve arkadaşları, yani Basketbol Federasyonu.

Böyle bir kuralın uygulandığı ortamda hangi kulüp oyuncu yetiştirmek için alt yapısına yatırım yapar ki?

'Nasılsa 7 yabancı transferi serbest ' diyen ne oyuncu, ne de antrenör yetiştirir.

An itibariyle alt yapıya yatırımı zul kabul eden bir zihniyetin esiri olmuş durumda Türk basketbolu.

Federasyonla, kulüplerin neredeyse tamamı günlük yaşayıp, günlük düşünüyorlar.

Bu düzen değişmezse, değiştirilmezse daha kötü günler yaşayacağız.

O zaman;

Bu sezon olmasa da gelecek sezon itibariyle -Avrupa Kupası maçları dışında- Türkiye Liglerinde yabancı sayısı azaltılmalı.

Alt yapıya yatırımla, Türkiye Süper Liginde  her takıma en az bir tane olmak üzere kendi öz kaynak oyuncusuna süre vermesi, zorunlu hale getirilmelidir.

Bugün ise;

Süper Lig'de en baba kulüplerin bile alt yapıyı pas geçmeleri alışkanlık haline geldi.

Yetiştirdikleri oyunculara kendi ligimizde ve Avrupa'da çok az süre tanıyarak basketbol camiasıyla adeta alay ediyorlar!

Yetiştirdikleri de göstermelik;

Kulübe oturtarak havlu sallatıyorlar!

Bursa basketbolunun kilometre taşı Tofaş yabancı kuralını protesto etmek için bu sezon 7 yerine 6 yabancı ile oynama kararı aldı.

Keşke diğer kulüpler de bu uygulamanın takipçisi olabilse.

Türkiye'de kadın voleybolunun alt yapı yatırımlarının soncu olarak dünyanın zirvesine yerleştiği günümüzde; erkek basketbolumuzun bu sürecin en altlarında yer alması hem üzücü, hem düşündürücüdür.

Yapılacak federasyon seçiminin yeni bir atılım için ilk adım olacağını düşünüyorum.

Siyasetle gelen ve görevi sürecinde başarısız olan Hidayet Türkoğlu'nun yerine, tarafsız ve siyaset üstü yeni bir başkanı seçimle getirmek şart oldu.

Fransa maçı 'parasız olmaz abi!' diyen mevcut oyuncuların sonu gibi oldu.

İstemeye de yüzleri yok zaten.

O zaman kulüplerimiz de talip oldukları isimlerle sonuna kadar pazarlık yaparak bu yeniden dirilişin ilk adımını atmalıdırlar.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları