Atletizmde unutulmayan şampiyonluklar...

2022.07.20 17:24 - Son Güncellenme: 2022.07.20 17:42
A

Yer: 1972 Münih Yaz Olimpiyatları!...

Olimpiyat Stadı'nda birazdan başlayacak erkekler 400 metre engelli finali için atletler takozda yerlerini almaya başlar.

Tabanca sesi ile birlikte takozlarından piste fırlayan kader ortağı 8 atlet, 48 saniye civarında bitmesi beklenen yarışın sonunda ve toplamda verilecek 3 madalyanın sahibi olacaktır.

200 metreye kadar kopmalar olmadan kafa kafaya geçen yarışın son 150 metresinde; sıska ve çelimsiz siyahi bir atletin inanılmaz deparına tanık olunur. Yuvasından boşalmış yay gibi önünde kalan 'engelleri' arkasına bile bakmadan ve hiç takılmadan geçerek son düzlüğe yaklaştığında; yakaladığı temposundan bir rekor kırılacağı da belli olmuştur.

Nitekim de öyle olur.

Favori gösterilen ABD'li rakibinin gerisinde kaldığı yarışın finişine 47,28 saniye ile giren sıska atlet, bu derecesiyle yeni bir dünya ve olimpiyat rekoru kıracaktır.

Yarış bitmiş olsa da ne atletin kendisi, ne de tribünler inanabilmektedir birinciliği kazanan sporcunun başarısına...

O zamanlar tribünlerden kazananlara ülke bayraklarını atma modası olmadığı için; pistte şaşkın şaşkın bir ileri, bir geri tur atıp durmakta, diğer yandan da birlikte yarıştığı atletlerin tebriklerini kabul etmektedir.

Nihayetinde stadın hoparlörlerinden kazananın ismiyle, derecesi anons edilir.

'John Akii-Bua / Uganda / 47.28 ile yeni dünya ve olimpiyat rekorları kırarak şampiyon olmuştur.'

Erkekler 400 metre engellide altın madalya, hiç kimsenin tahmin etmediği bir isimle, yine büyük çoğunluğun  haritada yerini bile gösteremeyeceği Afrika'nın yoksul ülkelerinden birisine gitmiştir.

Yarışın derecesiyle, kazananı kadar ilginç olan ayrıntı ise; olimpiyatlara katılırken herhangi bir madalya beklentisi olmayan Uganda kafilesinin yanlarında ülkelerinin milli bayrağını getirmemiş olmasıdır!.

Şampiyon Akii-Bua birincilik kürsüsüne çıkınca; milli marşını göndere bayrağı çekilmeden dinlemek zorunda kalır.

Bayraksız şampiyonluk töreni; Münih Olimpiyatları'nın en önemli gündem maddesi olurken; Akii-Bua da röportajlara yetişemeyince, kendini kaldığı olimpiyat köyünün odasında tecrit ederek, adeta inzivaya çekilir.

Olimpiyatlardan ülkesine dönüşte krallar gibi karşılanan sporcuya; 'yamyam' olduğuyla ilgili şehir efsanelerine muhatap olan Devlet Başkanı İdi Amin tarafından bir ev hediye edilip, yanı sıra Uganda Olimpiyat Komitesi'nin başına geçirilir.

'Kara kıta Afrika'nın en gariban ülkelerinden birisinin olimpiyat kariyerinde yaşayabileceği tek ve son peri masalıdır Bua'nın efsanevi şampiyonluğu...

İkinci öykümüzün kahramanı Kübalı yüksek atlamacı yüksek atlamacı Javier Sotomayor.

1988'de İspanya'nın Salamanka kentinde yapılan Dünya Atletizm Şampiyonası'nda 2.45 metre ile İsveçli Patrik Sjöberg'i 1 santim geçerek dünya rekoru kırınca otoritelerin dudaklarını uçuklatmıştı.

Sotomayor sonraki yıllarda da durmadı; katıldığı her yarışta, olimpiyatlarda yeni yeni madalyalar kazanmanın yanı sıra, şampiyonluk hikayeleri de yazdırıyordu.   

 1993'de ikinci kez yarıştığı Salamanka'daki şampiyonada çıtayı öyle bir yere yükseltti ki, 'yok artık' demeyi burada da serbest bırakıyorum.

Tam 2.45 metre; senelerdir bırakın kırabilmeyi yanına bile yaklaşamıyor kimse...

Kişisel görüşüm; daha uzun süre 'uzaktan bakar dururlar' bu rekora.

Küçük bir hatırlatma; Türkiye rekoru 23 Haziran 2022'de 2.31 metre ile Enes Talha Şenses'e tarafından kırılmıştır.

Öyle bir, iki değil, tam15 santimetre gibi erişilmesi mucize bir mesafe var ikisinin arasında.

Kafanızdaki soruyu tahmin edebiliyorum.

'Kesin hormonludur bu derece'.

Çünkü ben de o fikirdeyim.

O yıllarda 'mamalanarak elde edilmiş' az dünya rekoru görmemiştik.

Türk ve dünya atletizminde unutulmayan şampiyonluklarla, kırılan rekorların öyküsünü anlatmaya devam edeceğim.

 

 


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları