Yazarımız Hasan Boztürk değerlendirdi: Türkiye-AB ilişkileri ve gerçekler

Yazarımız Hasan Boztürk değerlendirdi: Türkiye-AB ilişkileri ve gerçekler

Yazarımız Uluslararası İlişkiler ve AB Uzmanı Dr. Hasan Boztürk, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla bir kez daha dikkatlerin çevrildiği Türkiye AB sürecini değerlendirdi. Dr. Boztürk, "Türklerle ölmeye evet yaşamaya hayır" mantığından ziyade ilişkileri kapsamlı ve sürdürülebilir bir şekilde hareketlendirmeye ihtiyaç bulunmaktadır" ifadelerini kullandı.

2025.03.12 21:27 - Son Güncellenme: 2025.03.12 21:42 - Bursa Bölge
A
Yazarımız Hasan Boztürk değerlendirdi: Türkiye-AB ilişkileri ve gerçekler

Yazarımız Uluslararası İlişkiler ve AB Uzmanı Dr. Hasan Boztürk, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla bir kez daha dikkatlerin çevrildiği Türkiye AB sürecini değerlendirdi. Dr. Boztürk, "Türklerle ölmeye evet yaşamaya hayır" mantığından ziyade ilişkileri kapsamlı ve sürdürülebilir bir şekilde hareketlendirmeye ihtiyaç bulunmaktadır" ifadelerini kullandı.

"KARAR ALMAKTA ZORLANMAKTADIR"

Dr. Boztürk değerlendirmesine şu şekilde devam etti: "Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın çağrısı çok net. Türkiye'nin AB'ye tam üyelik hedefi stratejik bir hedef olarak devam etmektedir. Benzer bir şekilde AB tarafından da Ankara'nın bu şekilde konumlandırılması gerekmektedir. Bilindiği üzere Türkiye AB'ye aday ülkedir. Ancak belirli nedenlerle adaylık süreci fiilen durma noktasına gelmiştir. AB kendi içindeki sorunlar, artan göç sorunu ve aşırı sağ partilerin yükselişi nedeniyle karar almakta zorlanmaktadır. Türkiye açısından bakıldığında da ihtiyaç duyduğu dönemlerde AB'nin kendisine sırt çevirmesi nedeniyle ve üyelik müzakerelerinin durma noktasına gelmesinde Ankara'ya çifte standart uygulandığını düşünmektedir. Özellikle Merkel sonrasında Almanya'nın çözüm üretebilme adına inisiyatif alma durumu azalmıştır. Fransa lideri Macron'un liderlik hayaliyle hareket etmesine rağmen üye ülkeleri peşine sürükleyememekte; AB'nin ortak politika yürütme bağlamındaki kurumsal yönetimi de gerekli adımların atılmasında yeterince öncü olamamaktadır. Günümüzde 27 üyeli AB'de yeni üyelik bazlı karar almak kolay olmamaktadır. Hatta Türkiye gibi bir ülkeyi kısa vadede üye yapabilmesi imkansıza yakın bir durum olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla Türkiye AB ilişkileri özelinde hem müzakerelerin işlerlik kazandırılması hem de Gümrük Birliği bağlamında adımların atılması kolay olmamaktadır. Zaten geçmişte sıkça "üyelik dışında imtiyazlı ortaklık" tarzı teklifleri bu minvalde dile getirilmektedir. Türkiye ise bu tarz teklifleri reddetmektedir. Buna rağmen iki taraf da üyelik süreçlerini durma noktasına gelse de ilişkileri sonlandıramamaktadır. Belirli zaman dilimlerinde AB'nin Türkiye'ye ihtiyaç duyduğunda yeniden bir heyecan atmosferi oluşturulmakta ve konuyu gündemimize almaktayız. Bir süre sonra ise yeniden durma noktasına gelmektedir. ABD seçimleri sonrasında AB-ABD ilişkileri özellikle güvenlik ve ticaret bağlamında zora girmektedir. Trump ilk döneminde olduğu gibi ikinci döneminde de NATO'ya yönelik AB ülkelerini uyarmaktadır. Ukrayna-Rusya savaşı önemli bir sorun olarak AB liderleri ve AB kurumsal temsilcileri tarafından ele alınmaktadır. Ortadoğu ve Doğu Akdeniz hususunda da Türkiye'ye ihtiyaç duymaktadırlar. Doğu Akdeniz konusunda Türkiye'yi sorun yaratan bir konumda görseler bile Ankara olmadan bir çözüme ulaşılamayacağını görmektedirler. Ne yazık ki, bu konuyu özetleyen "Türklerle ölmeye evet yaşamaya hayır" sözünü zaman zaman hatırlamaktayız. Bir anlamda AB'nin Türkiye'ye bakışını özetlemektedir. AB her ne kadar Türkiye'ye adaylık statüsü verse de bu bakış açısını gizleyememektedir. Ayrıca Türkiye'ye salt kriz dönemlerinde ve güvenlik bağlamında ihtiyaç duyulması da kabul edilemez bir durumdur. Jeopolitika bağlamında Türkiye her daim ihtiyaç duyulan bir noktada olmasına rağmen Türkiye AB ilişkilerini salt bu bağlamda ele almak sürdürülebilir bir durum değildir. Türkiye AB ilişkilerinde güvenlik temelli yaklaşımlar bir lokomotif olmalı ancak beraberinde AB'nin iddia ettiği değerlerin uyumlaştırılmasına da önem verilmelidir. Dolayısıyla müzakerelerin işlerlik kazandırılması gerekmektedir. AB'nin Ankara ile olan ilişkilerine bakışını değiştirmesi gerekmekte; Türkiye'nin de ilişkilerin sürdürülebilir olması bağlamında hem müzakerelerin samimi bir şekilde canlandırılması hem de AB'nin gelecek perspektifindeki politikalarına dahil edilmeleri gerektiğini vurgulamalıdır. Türkiye'nin de bu manada teşvik edilmesi gerekmektedir. AB değerleri açısından "demokrasi, hukukun üstünlüğü, sürdürülebilir barış" gibi ilkeleri içselleştirmek için üyelik perspektifini defaten ilan etmeleri önemli olacaktır. Ayrıca AB'nin gelecek senaryoları arasında yer alan "esnek entegrasyon modellerinin" Türkiye olmadan değerlendirilemeyeceği vurgulanmalıdır."

Kaynak: BURSADA BUGÜN

Diğer Bursa Haberleri - Bölge Haberleri için tıklayın


2025.03.12 21:27
A