Cumhurbaşkanı Erdoğan: Netanyahu derhal yargılanmalı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Tarihin Işığında Diplomasi" temasıyla düzenlenen Bosphorus Diplomasi Forumu'nda açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına tepki göstererek İsrail Başbakanı Netanyahu'nun yargılanması gerektiğini belirtti.
2025.09.27 14:35 - Son Güncellenme: 2025.09.27 15:51 - Güncel
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra galipler eliyle kurulan düzenin, işlerliğiyle birlikte itibarını da yitirdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti;
Evrensel değerler rafa kalkmış, yönetim mekanizmaları iflas etmiş, meşruiyetini kural ve ilkelerden alan uluslararası sistem tamamıyla felce uğramıştır. Küresel barış ve güvenlik, yerini bitmek bilmeyen savaş ve istikrarsızlık girdabına bırakmıştır. Haklı haksızın, mazlum zalimin, zayıf güçlünün karşısında yalnızlığa terk edilmiştir. İnsan hakları ve insanlık onuru yara almış; adalet, vicdan ve merhamet gibi duygular sessize alınmıştır. Ortada kimsenin inkar edemeyeceği çok büyük bir sistem krizi vardır. Oysa bundan 80 yıl önce kurulan mevcut küresel sistem, 20. yüzyılda gerçekleşen İkinci Dünya Savaşı'ndan ders alınarak yeniden bir savaş yaşanmasın, yeniden bir soykırım yaşanmasın diye kurulmuştu.
"Türkiye, hadiselerin uzağında bir ülke değildir"
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi bu tür mekanizmaların gayesi, savaşları önlemek, çatışmaları durdurmak, insani felaketlerin önüne geçmekti. Lakin gelinen noktada çözümün anahtarı olması gereken yapılar sorunun parçası haline dönüşmüştür. Atalete mahkum ve mecbur edilmişlerdir. Küresel sistem iflas etti derken bunu hamaset olsun diye söylemiyoruz. Tam tersine, ülke olarak biz iflas etmiş bu sistemin tüm yükünü çeken bir bölgede yer alıyoruz. Şu an insanlığın gündemini domine eden kriz, gerilim, soykırım, çatışma ve zulümlerin neredeyse tamamı bu coğrafyada yaşanıyor. Her ne kadar Türkiye, bölgesinde bir istikrar abidesi olarak yükselse de hadiselerin uzağında bir ülke değildir.
Bir defa şunu hepimiz çok iyi biliyoruz: Komşumuzun evi yanarken nasıl biz rahat edemezsek, bölgemizde sıkıntı varken de biz huzurlu olamayız. Dahası, kriz ve zulümlerle boğuşanlar bizim kardeşlerimiz, bizim yüz yıllık, bin yıllık komşularımızdır. İnsan komşusuna sırtını dönebilir mi? İnsan kardeşlerinin dertlerine bigane kalabilir mi? Elbette kalamaz. Bu ülke ve bu aziz millet, tarihin hiçbir döneminde "bana ne" dememiştir. Gönül coğrafyasına sırtını dönmemiştir. Dünyanın neresinden gelirse gelsin yardım çığlıklarına kulaklarını tıkamamıştır. Uzak yakın demeden, Müslim gayrimüslim demeden, kimsenin inancına, mezhebine, kökenine bakmadan imdat diyenin yardımına koşmuştur. Bu dün böyleydi, bugün de böyle. Herkes kayıtsız kalsa dahi biz coğrafyamızdaki acılara, zulümlere, sonu gelmeyen çatışmalara duyarsız kalamayız. Çözüm üretmek, çözüme liderlik etmek bizim görevimiz, tarihi ve vicdani sorumluluğumuzdur.
"Tek amacımız bölgede istikrarın sağlanmasıdır"
Gazze'nin, Yemen'in, Suriye, Sudan, Somali'nin sokaklarında yere düşen her can, bizim canımızdan can koparıyor. Perdede izlediniz, Filistin'de neler oluyor gördünüz. Ellerinde tencerelerle oradan bir kap çorba, bir kap yemek alayım diye nasıl çaba gösteriyorlar izlediniz. Açlıkla mücadele eden yavruların dramını kalbimizin derinliklerinde biz de hissediyoruz. Yüreklerimi yakan bu manzara karşısında sadece elimizi değil, çoğu zaman tüm gövdemizi ortaya koyuyoruz.
Genç arkadaşlarımızın şunu bilmesini isterim: Bizim tek bir amacımız vardır; o da bölgede barışın, huzurun, istikrarın güçlü bir şekilde sağlanmasıdır. Türkiye olarak, işte buna giden yolu açmanın derdindeyiz. Binlerce yıldır süzülüp gelen devlet aklıyla, 500 seneyi geride bırakan hariciye geleneğimizle, büyüyen ekonomimiz, köklü kurumlarımız ve ilkeli dış politikamızla coğrafyamızdaki yangınları söndürmeye gayret ediyoruz. Dış politikayı asla sıfır toplamlı bir oyun olarak görmüyor; barış, refah ve istikrarı paylaştıkça çoğaldığına yürekten inanıyoruz.
"Başkalarının trajedilerinden medet ummak, kan tüccarlığı yapmaktır"
Anadolu'nun manevi mimarlarından Hazreti Mevlana'ya atfedilen hikmet dolu şu söz, iç ve dış siyasette temel referans kaynaklarımızdandır: O gönül sultanı diyor ki: "Bir mum, diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez." Evet, tüm mesele esasen budur. Mesele, istikrarsızlığı körüklemek, çatışmayı ve kavgayı büyütmek, bundan çıkar devşirme hesabı yapmak değil, birlikte kazanmaya odaklanmaktır. Başkalarının trajedilerinden medet ummak fırsatçılıktır, vicdansızlıktır, kan tüccarlığı yapmaktır. Biz böyle olmadık, hiçbir zaman da böyle olmayacağız.
Şunu da özellikle ifade etmek durumundayım: Türkiye, hiçbir kompleksi olmadan, tarihine, medeniyetine, büyüklüğüne yakışır biçimde; barış, istikrar, huzur ve adalet için çalışan her kesimle görüşebilen, herkesin güven duyduğu bir aktördür. İnsan odaklı, ön alıcı, girişimci ve çok boyutlu dış politika anlayışımızla bölgesel ve küresel meselelerin çözümüne azami katkı sunuyoruz. Komşumuz Suriye'de tam 14 yıl boyunca bunu yaptık. Eli kanlı rejimin zulmü karşısında tüm imkanlarımızla Suriyeli mazlumların yanında durduk. Dünyanın birçok ülkesi Suriye halkına sırtını döndüğünde dahi biz onları asla yalnız bırakmadık. Aynı şekilde Rusya-Ukrayna Savaşı'nda da bunu yaptık. Savaş baronları ateşe benzin dökerken, biz adil bir barış için çalıştık.
"Gazze'de açlık bir kitle imha silahı olarak kullanılıyor"
Şimdi de Filistin'de, Gazze'de bunu yapıyoruz. Sevgili genç kardeşlerim, sizler de yakından takip ediyorsunuz; Gazze'de tam iki yıldır tüm dünyanın gözleri önünde hem dehşet hem de utanç verici bir soykırım yaşanıyor. Netanyahu ve katliam kadrosu en modern silahlarla Filistinli sivilleri hedef alıyor, masumların üzerine bomba yağdırıyor. Gazze'de yaşlılar, çocuklar, hatta küvezdeki bebekler bu katliam çetesi tarafından acımasızca katlediliyor. Gazze'de açlık bir kitle imha silahı olarak pervasızca kullanılıyor. Can kurtarmaya çalışan sağlık görevlileri, soykırımı kayda alan basın emekçileri dünyanın gözleri önünde öldürülüyor.
"Netanyahu denilen katil salondaki boş koltuklara seslenmek durumunda kaldı"
Fakat ne oldu? İşte dün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konferansı'nda Netanyahu denilen katil salondaki o boş koltuklara seslenmek durumunda kaldı. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste. Sözde yardım dağıtım noktalarında 27 Mayıs'tan bugüne 2 bin 500'ün üzerinde Filistinli öldürüldü. 18 bin 500'ü aşkın kişi yaralandı. 7 Ekim'den bu yana Gazze'de çoğu çocuk ve kadın 66 bine yakın Filistinli şehit edildi. Yaralıların sayısı ise 170 bine yaklaştı. Biz hastanelerimizi açtık ve bu yaralıları hastanelerimizde tedavi altına alıyoruz. Bu konuda kapımız açık. Elimizden gelen her tür desteği veriyoruz, vereceğiz.
Filistin'de medyaya yansımayan daha nice acılar, nice dramlar, nice katliamlar yaşanıyor. Bununla birlikte dünyanın dört bir yanında vicdanlı insanlardan yükselen tepki ve çığlıklar Filistin'e ve Gazze'ye umut aşılıyor. Bakın şu anda biz burada diplomasi forumunu yaparken Akdeniz'de Sumud filosu yelkenlerini şişirmiş Gazze'ye doğru ilerliyor. Dünyanın farklı ülkelerinden, farklı inançlarda, farklı renklerde ama vicdan sahibi, silahsız aktivistler, gönüllüler Gazze'ye yardım götürüyorlar. Buradan İsrail'in devlet terörüne maruz kalan Sumud filosunun umut yolcularına da selamlarımızı yolluyoruz. Cenabı Allah yollarını açık etsin. Onları esirgesin diyoruz.
Unutmayın, zalimlerin bir hesabı varsa Allah'ın da bir hesabı vardır ve o hesap eninde sonunda galip gelecektir. Bu hesap bambaşka. Allah'ın hesabının üzerinde hiçbir hesap tutmaz. Ve bunu yaşadık, yaşıyoruz, inşallah yaşayacağız.
"Kulaklarının üzerine yatanlar artık gaflet uykusundan uyanmaya başladı"
Gazze'de çok kayıplar verildi. Mazlum Gazze halkı çok ağır bedeller ödedi. 365 kilometrekareye sıkıştırılmış 2,5 milyon insan tarihin en vahşi soykırımına maruz bırakıldı. Bütün bu yıkım ve vahşete rağmen Gazze soykırımı küresel ölçekte bir uyanışa da vesile oldu. Dün soykırım şebekesinin başı, az önce söyledim, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yalanlarını ve tehditlerini dinleyecek kimse bulamadı ve boş koltuklara konuştu. Bugüne kadar kulaklarının üzerine yatanlar görüyoruz ki artık gaflet uykusundan uyanmaya başladı.
Gazze'deki meseleyi Hamas parantezine indirgeyenler kazın ayağının hiç de öyle olmadığının yavaş yavaş farkına varıyor. İsrail'in derdinin sadece Gazze olmadığı gün geçtikçe daha net anlaşılıyor. Özellikle Katar'a düzenlenen saldırı İsrail'in asıl niyetinin görülmesini de sağladı. Canavarın durdurulmasının şart olduğu bir kez daha görüldü. Filistin'i tanıyan devletlerin sayısındaki artışın arkasında Gazze'nin sebep olduğu küresel uyanış vardır. Biliyorsunuz, artık 150'yi aştı.
"65 bin masum ölmeden de Filistin'e sahip çıkılamaz mıydı?"
Şurası bir gerçek ki, Filistin'in tanınması geç de olsa önemli bir adımdır. Filistinli kardeşlerimize on yıllardır yapılan yanlıştan nereden dönülürse biz bunu sadece takdirle karşılarız. Fakat şu soruyu da sormadan edemiyoruz: Bu adımlar daha erken atılamaz mıydı? 65 bin masum ölmeden de Filistin'e sahip çıkılamaz mıydı? Katliam kadrosu eliyle tanınmaz hale getirilmeden önce Filistin resmi olarak tanınamaz mıydı? Biliyorum, birileri rahatsız olacak ama bunları sormak mecburiyetindeyiz.
"Soykırım kadrosu derhal yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır"
İsrail saldırganlığının önüne geçilmesi için bu özeleştirinin muhatapları tarafından mutlaka yapılması gerekiyor. Gazzeli masumların dökülen kanlarının boşa gitmemesi için herkesin iç dünyasında bu hesaplaşmayı yapmasının şart olduğuna inanıyorum. Değilse, masum çocukların, kadınların, insanların kanı siyasi hesapların kurbanı olmaya devam edecektir. İsrail durdurulmadan Filistin devleti için konulan irade eksik kalacaktır. Başta Netanyahu, kabinesi ve soykırım kadrosu derhal yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır.
"Gazze'de 100 milyar doları bulan yıkımın faturası ödetilmelidir"
Uluslararası spor turnuvalarından men dahil, İsrail'e caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır. İspanya'nın aldığı karar bir kenara konulamaz. Şu anda Futbol Federasyonu başkanımız da kendileri bu konuyla ilgili duruşunu ortaya koydu. Biz de bunun değerlendirmesini muhakkak yapacağız. Ekonomik olarak İsrail hükümetine Gazze'de 100 milyar doları bulan yıkımın faturası ödetilmelidir. Türkiye'nin ticaret ve diğer alanlarda İsrail'e karşı aldığı tedbirler diğer ülkelere örnek olmalı, onlar da artık benzer adımları atmaya başlamalıdır. Aksi takdirde kaos, Ortadoğu sınırları içinde kalmayacak, bu ateş bütün dünyayı saracaktır. Alevlerin daha da yayılmaması, bölgemizde barış ve huzurun sağlanması için çalışmaya devam edeceğiz.
Gençler, ben sizin gözlerinizde bunu görüyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Bu düşüncelerle Bosphorus Diplomasi Forumu'nun bir kez daha hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Programda emeği geçen herkese tekrar teşekkürlerimi iletiyorum. Gençlerimizin her birine çalışmalarında başarılar diliyor, hepsini ayrı ayrı tebrik ediyorum. Sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Yassıada'yı güçlü bir demokrasi ve özgürlükler adası olmaya çevirecek gençler olarak sizleri görüyorum.
Kaynak: BURSADA BUGÜN
Öne Çıkan Galeriler

Öne Çıkan Videolar
-
00:52
-
01:19
-
02:17
-
00:31
-
00:41
En Çok Okunanlar
- Güllü'nün ölümünde korkunç şüphe! Duyulan...
- Sanatçı Güllü'nün şüpheli ölümünde "cilalı...
- Bursa'da bir yangın daha! Piknik keyfi,...
- Metrelerce yüksekten yere çakıldı! Feci...
- Bursa'daki orman yangınından rahatlatan...
- Annesinin sevgilisini ormanda saatlerce...
- Bursa'da meydana gelen kazada tır şoförünü...
- İslam Memiş'ten korkutucu tahmin! Gram...
- Bursa'da zincirleme kaza! Çok sayıda...
- Ev kadınlarını ilgilendiren düzenleme...
- ABD'den sürpriz Türkiye paylaşımı!
- Akaryakıt satışlarında güncelleme!...
- Uyuşturucu yüklü araç Bursa'da yakalandı!
- Bursa Yolçatı mahallesinde feci kaza! Araç...
- Bursa'da çok sayıda uyuşturucu ele geçirildi!